İçindekiler

Açılımı Sejima and Nishizawa and Associates (Sejima ve Nishizawa ve Ortaklar) olan SANAA, 1995 yılında Tokyo’da kurulmuş bir mimarlık firmasıdır. Tasarımlarında sadeliğin gücünü kullanarak akışkan mekanlar oluşturan SANAA mimarları Sejima ve Nishizawa, dünyanın dört bir yanında büyük ilgi gören pek çok projeye imza atmıştır. Eserlerinin çevrelerine akıllıca entegre edilmiş olması da firmanın öne çıkan özelliklerinden biridir.

İkili 2010 yılında sektörün en prestijli ödülü olan Pritzker Ödülü’nü kazanmış, böylece Sejima ödülü kazanan ikinci kadın olurken o sırada 44 yaşında olan Nishizawa ise ödüle layık görülen en genç mimar olmuştur. İnovatif ve minimal tasarımlarıyla modern mimarinin önde gelen isimlerinden olan ikili, her geçen gün yeni projelerle karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Kazuyo Sejima

Japon mimar 29 Ekim 1956’da İbaraki’nin başkenti Mito’da dünyaya gelmiştir. 1979 yılında Japonya Kadın Üniversitesi mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra yüksek lisansını da tamamlayıp iş hayatına atılmıştır. 1981’de Toyo Ito‘nun kurmuş olduğu şirkette çalışmaya başlamış ve 1987’de buradan kendi firmasını açma amacıyla ayrılmıştır.

Kazuyo Sejima ve Ortaklar adıyla açtığı firmaya ilk aldığı mimarlardan biri, Toyo Ito ve Ortaklar’da birlikte çalıştığı Ryue Nishizawa olmuştur. Bu ofisteyken Japonya’da yaptığı Platform Evleri, Villa In The Forest (Ormandaki Villa) ve Police Box (Polis Kutusu) gibi projeler ile ülke çapında ün kazanan mimar, 1992 yılında Saishunkan Seiyaku Kadın Yurdu için Japonya Mimarlar Enstitüsü tarafından verilen Yılın Genç Mimarı Ödülü’nü kazanmıştır. Yıllarca birlikte çalışmalarının ardından 1995’te Sejima, Nishizawa’ya ortaklık teklif etmiş ve birlikte SANAA’yı kurmuşlardır.

Sejima’nın estetik ve geniş sirkülasyon alanları sunan tasarımlarının temelinde ise basit bir fikir yatıyor: Farklı jenerasyonlardan farklı fikirlere sahip insanların bir araya gelip birlikte zaman geçirdiği mekanlar yaratmak. Bu eserlerin diğer ortak özellikleri arasında; neredeyse tamamen beyaz olmaları, geniş camlar ve tüm mekana yayılan ışık yer alıyor. Sejima tasarım sürecinde varsayımlar ve “olması gerektiği gibi” yapılan dizaynlar yerine geleneksele meydan okuyarak alışılmışın dışında fikirlere yöneliyor.

2010 yılında gerçekleşen 12. Venedik Mimarlık Bienali için küratör (bienalin yönetiminden sorumlu kişi) olarak seçilmiş ve bienalde bu görevi üstlenen ilk kadın olmuştur. Tama Sanat Üni., Japon Kadın Üni., Keio Üni., Princeton Üni. ve Ecole Polytechnique Federole Lausanne adlı enstitüde eğitim veren Sejima; ayrıca Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi’nde kendisinden önce ünlü mimar Zaha Hadid‘in yönettiği bir mimari tasarım stüdyosunun başındadır. Kendi firmasında yaptığı önemli çalışmalardan biri de Japonya’da yer alan Sumida Hokusai Müzesidir.

Ryue Nishizawa

1966 yılında Kanagawa, Japonya’da doğan Nishizawa, Yokohoma Ulusal Üniversitesi’nde mimarlık okuduktan sonra Toyo Ito ve Ortaklar firmasıyla iş hayatına atılmıştır. Daha sonra Sejima’nın firmasına girmiş ve 1995’te SANAA’nın kurucularından biri olmuştur. 1997’de kendi firmasını açmış ve SANAA’da daha büyük projelerle ilgilenirken burada daha küçük çaplı projeler yürütmeye devam etmiştir. Pritzker’in en genç sahibi olan Nishizawa, Sejima gibi farklı eğitim kurumlarında dersler vermektedir. Kendi firmasında Hiroshi Senju Müzesi, Moriyama Evi, Towada Sanat Merkezi, Teshima Sanat Müzesi ve Garden and House gibi ses getiren projelere sahiptir.

Tamamlanmış Bazı SANAA Eserleri

SANAA’nın İlkleri

İkilinin 1995-1996 yıllarında tamamladığı ilk proje Japonya’nın Ogaki şehrinde yer alan Multimedya Atölyesi olmuştur. Şehir Üniversitesi’nin bir parçası olan yapı, atölyeler, sergiler, öğrenci yurdu ve galeri alanlarından oluşmaktadır. Çatısı binanın kenarlarından ortasına doğru eğimlenerek yere değer ve böylece öğrencilerin faydalanabileceği bir alan sunar. Wakayama’da yapılan N Müzesi, Okayama’da yapılan S Evi ve Nagano’da yapılan O Müzesi de firmanın ilk eserleri arasındadır. Ayrıca firma 2000’li yıllarda dünyaca ünlü markalar ile de çalışmıştır. Prada için İtalya’da ve Christian Dior ile Issey Miyake markaları için Tokyo’da mağazalar tasarlamıştır. 2001 yılında yedincisi gerçekleşen Uluslararası İstanbul Bienali’nde sergilenen Garden Cafe adlı çalışma da SANAA’ya aittir.

21. Yüzyıl Çağdaş Sanatlar Müzesi – Kanazawa (1999-2004)

Alışılmış müze kurgusuna yeni bir soluk getiren yapının inşasına 1999 yılında başlanmış ve 2004’te tamamlanışından beri halkın benimseyip yoğun ilgi gösterdiği bir müze olmuştur. SANAA’nın en önemli projelerinden olan müze; toplantı odaları, okuma odaları, çocuklar için atölyeler, kütüphane ve sergi alanlarından oluşmaktadır. Müzenin halka açık kısımları ile ücretli kısımlarını ayırmak için farklı yükseklikler, şeffaflıklar ve alanlar kullanılmış ve yoğun sirkülasyon sağlanacak şekilde tasarlanmıştır. Belirli rotalar ve keskinlikler olmadan dolaşmayı sağlayan müze planı, ziyaretçileri pasiflikten kurtarıp onlara özgür bir deneyim sunmaktadır. Bazı eserler ve sergiler yapımın çevresindeki park alanlarına yerleştirilerek dış mekan da müzeye dahil edilmiştir. Ayrıca müze, 9. Venedik Mimarlık Bienali’nde SANAA’ya bir Golden Lion (Altın Aslan) ödülü kazandırmıştır.

Müze için seçilen eserler ve yapının dizaynı, ziyaretçilerin sadece gözlem yapmasından çok sanat eserleriyle etkileşime geçip keşfetmeye teşvik edecek şekilde planlanmıştır. Bunun en güzel örneği müzenin tam ortasında yer alan ve Leandro Erlich tarafından tasarlanmış Swimming Pool (Yüzme Havuzu) adlı eserdir. Havuza bakan ziyaretçiler “su” altındaki insanları görürken, bodrum kattan havuzun içine giren ziyaretçiler ise “su” altından yukarıyı görürler. Bu yanılsama boş havuzun yüzeyine aralarında su bulunan plakalar yerleştirerek oluşturulmuştur.

Zollverein Yönetim ve Tasarım Okulu – Essen (2003-2006)

35 metrelik bir küp olan bina, 2003-2006 yılları arasında Almanya’nın Essen şehrinde inşa edilmiştir. İçinde bulunduğu mahalle ortamına bir kontrast oluştururken, beton duvarlarına dağıtılmış farklı boyutlardaki camlarıyla iç ve dış mekan arasında sıra dışı bir etkileşim oluşturmaktadır. SANAA projelerinde çok görülen açık plan konsepti burada da uygulanmış, iç mekanda duvarlar yerine camlar tercih edilmiştir. Dört katlı küpün en üstünde ise bir çatı bahçesi yer almaktadır.

Naoshima Feribot Terminali – Naoshima (2003-2006)

Yeni Modern Sanat Müzesi – New York (2003-2007)

New York‘un Bowary semtinde yer alan müze binası, diğer SANAA eserleri gibi net bir konsepte sahip olmakla birlikte firmanın Amerika’daki ilk projesidir. Üst üste yığılan dikdörtgen yapılar halindeki şekli ile çevresindeki kulelere benzerlik gösterirken, dikdörtgenlerin kaydırılması binaya dinamiklik ve çekicilik katarak yapıyı çevresinden ayırmaktadır. Basit bir dizayn gibi gözükse de semtte güçlü bir etki yaratan müze, New York’un özellikle modern sanat için yapılmış ilk binasıdır.

Caddeye açılan zemin katın cam duvarlardan oluşması ziyaretçileri içeriye davet etmektedir. Binanın merkezinde yükselen çekirdeğin etrafında yer alan ve sütunların bölmediği boş alanlar, verimli ve esnek bir kullanım sağlamaktadır. Müzenin dış cephesine yerleştirilen çeşitli sanat eserleri arasında en popülerleri müzenin açılışında kullanılan Ugo Rondinone’ye ait “Hell Yes!” tabelası ve sanatçı Chris Burden’ın müzenin tamamını kaplayan sergisi sırasında asılan “Ghost Ship” adlı yelkenlidir.

Rolex Eğitim Merkezi – Lozan (2004-2010)

İsviçre’de bulunan Ecole Polytechnique Federole Lausanne üniversitesinin kampüsüne inşa edilen eğitim merkezi, dikdörtgen bir plan üzerindeki dalgalı yapılardan oluşmaktadır. Kütüphaneler, kafeteryalar, laboratuvarlar, çeşitli sosyal ve çalışma alanları içeren yapıda SANAA’nın sürekli kullandığı açık plan öne çıkmaktadır.

Merdiven yerine döşeme ve çatının birbirlerine paralel şekilde kıvrılmasıyla iç mekanda farklı yükseklikler ve eğimler oluşturulmuş, sadece toplantı odası gibi mekanlar cam duvarlarla çevrilmiştir. Üniversite öğrencileri ile birlikte halkın da yararlanabildiği yapı, çeşitli etkinlik alanlarının birbirine bağlandığı tek bir hacim oluşturarak sınırları yıkan bir düzene sahiptir.

Louvre-Lens – Lens (2005-2012)

1960’lı yıllarda kömür madeni olan geniş bir alan üzerine kurulu Louvre-Lens, çelik ve camdan oluşan 360 metre uzunlukta bir müzedir. Fransa’nın Lens şehrinde yer alan yapı bölgeyi yeniden canlandırmak amacıyla inşa edilmiştir. Bir mimarlık ofisi Imrey Culbert, peyzaj tasarımcısı Catherine Mosbach ve müzecilikle uğraşan Adrien Gardére Stüdyosu ile birlikte çalışan SANAA; binayı alçak ve alanla bütünleşecek şekilde tasarlamıştır. Müzede, Grande Galerie kısmında sergilenen Louvre koleksiyonu ile birlikte çok sayıda eser mevcuttur.

Dış cephede kullanılan parlatılmış alüminyum, müze parkını yansıtarak dış mekanla yapı arasında süreklilik sağlamaktadır. Sejima ve Nishizawa burada nehir kıyısında yan yana dizilen teknelerin görüntüsünü yaratmak istemiştir. Bir kısmı cam olan çatı, sergilenen eserleri aydınlatırken müzenin içinden gökyüzünün görülmesine izin vermektedir. İç mekanda da yansıtıcı özellikteki alüminyum kullanan SANAA mimarları, müzenin kıvrımlı yapısı hakkında “Mekanların hafifçe bükülmesi, sitenin uzun kavisli şekline uyum sağlar ve iç alanlarda ince bir bozulma yaratırken sanat eserleri ile zarif bir ilişki sürdürür.” diyor.

La Samaritaine – Paris (2005-2021)

2009 Serpentine Pavilyonu – Londra

Her yıl farklı mimarların ortaya çıkardığı Serpentine Pavilyonu, 2009 yılında SANAA tarafından tasarlanmıştı. Kolonların üzerine oturtulan dalgalı alüminyum yapı, Hyde Park’ın kesintisiz görüntüsünü sunarken birbirine bağlı bir dizi alan sağlıyordu. Alüminyum çatı; yer, gökyüzü ve ağaçların görüntüsü yansıtarak bir karışım efekti oluşturuyordu. Yüksekliği değişken olan çatı, parktaki ağaçların etrafını sarıyor, gökyüzüne doğru uzanıyor ve çeşitli yerlerde yere kadar iniyordu.

Vitra Kampüsü Fabrika BinasıWeil Am Rhein (2010-2012)

Vitra Kampüsü, Almanya’nın Weil Am Rhein şehrinde yer alan ve Frank Gehry, Zaha Hadid, Tadao Ando, Alvaro Siza, Herzog & de Meuron ve daha pek çok ünlü mimarın tasarladığı yaklaşık 20 adet yapıdan oluşan bir komplekstir. Yıllar içinde ticari bir alandan çok modern mimarinin çok çeşitli örneklerinin sergilendiği bir mekan haline gelmiştir. SANAA’nın kampüs için tasarladığı minimal üretim tesisi ise firmanın ilk ticari yapısıdır. Dış cephesi dalgalı panellerle kaplanmış oval şeklindeki beyaz tesis, yine firmanın diğer projeleri gibi serbest bir planlamaya sahiptir.

Grace Farms – New Canaan (2015)

Konferanslardan spor faaliyetlerine, konserlerden sanat derslerine kadar türlü türlü etkinliğin bir araya geldiği, halkın her türlü sosyal ve sanatsal ihtiyacını karşılayan Grace Farms, Amerika’nın New Canaan şehrinde inişli çıkışlı bir arazinin üzerinde yapılmıştır. Yapımında cam, beton, çelik ve ahşap kullanılmıştır.

Tek bir uzun ahşap çatı, arazi üzerinde kıvrılıp dönerken, çatının altında oluşan camla çevrili alanlar ve yürüyüş yolları tamamen şeffaf olup insanları doğal çevre ile ilgilenmeye davet etmektedir.

SANAA bu tasarımı oluştururken, bölgenin doğal güzelliğini öne çıkarıp binanın kendine dikkat çekmeyerek peyzajın bir parçası haline gelmesini amaçlamıştır. Grace Farms, sunduğu imkanlar yoluyla kişisel ilişkileri teşvik eden samimi bir ortam oluşturmaktadır.

Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Bizimle iletişime geçin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir