Beylerbeyi Sarayı Tarihi

Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından, Osmanlı padişahlarının sayfiye mekânı ve yabancı devlet başkan ya da hükümdarlarının ağırlanacağı bir devlet konuk evi olarak düşünülmüş ve 1861-1865 yılları arasında yaptırılmıştır. İstanbul’un Üsküdar ilçesinin Beylerbeyi semtinde bulunan bu yapı, Balyan Ailesinin bir parçası olan Sarkis Balyan tarafından tasarlanmıştır. Anadolu yakasında Boğaziçi Köprüsü’nün eteğinde yer almaktadır. Saray, 12 Nisan 1865 günü, Beylerbeyi camiinde kılınan Cuma namazının ardından Sultan Abdülaziz Han tarafından açılmıştır. Beylerbeyi Sarayı ve çevresi, Bizans Dönemi’nden beri farklı yapılara ve böylece farklı kültürlere ev sahipliği yapmış bir mekandır. Bu bölge, Bizans Dönemi zamanında İstavroz, sonraları ise Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın buradaki yalısından dolayı Beylerbeyi adını almıştır. 

Osmanlı dönemine ait buradaki ilk yapı Gevher Sultan sarayıdır. 17. yüzyılda bu bölgede I. Ahmet tarafından Şevkabad Kasrı, III. Ahmet döneminde ise Ferahabad yalısı yaptırılmış, I. Mahmud ise annesi için Ferahfeza Kasrı’nı yaptırmıştır. Osmanlı Devleti zamanında bu bölge, padişahların hasbahçesi olarak da kullanılmıştır. III. Mustafa zamanında (1757-1774) bu mekandaki yapıların hepsi yıkılmış ve bu bölge halka satılmak için satılığa çıkarılmıştır fakat II. Mahmud  satılan arsaları geri almış ve Beylerbeyi’ne ahşap bir saray yaptırmıştır. 1851 yılında çıkan büyük bir yangın sonucunda, II. Mahmud’un yaptırdığı ahşap sarayın büyük bir kısmı yanmıştır. Geriye kalan kısımlarını ise Abdülaziz Han yıktırmıştır. 1863-65 yılları arasında Beylerbeyi Sarayı bu kez ek binalarıyla beraber 3000 metrekarelik bir alanı kaplayan bugünkü görünümüne kavuşmuştur. 

Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan dönemde, önemli tarihsel süreçlere tanıklık etmiştir. II. Abdülhamit tahttan indirilmesinin ardından, hayatının son altı yılını bu sarayda geçirmiştir. Sultan V. Mehmed Reşad, sarayın bahçesinde Ayan ve Mebusan meclisleri üyelerine özel bir ziyafet vermiştir. 

Beylerbeyi Sarayı

Cumhuriyet Dönemi’nde Beylerbeyi Sarayı, 1934 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İran Şahı Pehlevi’yi ağırlamasına ev sahipliği yapmış, 1936 yılında da bu sarayda Balkan Oyunları Festivali düzenlenmiş, Mustafa Kemal Atatürk, geceyi Beylerbeyi Sarayı’nda geçirmiştir. 

Beylerbeyi Sarayı Mimarisi

Bu saray, İstanbul’un en göz alıcı mimarisine sahip yapılarından biridir. Beylerbeyi Sarayı, geniş bir bahçenin içinde asıl saray (yazlık saray) ile birlikte Mermer Köşk, Sarı Köşk, Ahır Köşk ve iki küçük deniz köşkünden oluşmaktadır. Deniz kenarına inşa edilen asıl saray, yüksek bir bodrumun üstüne inşa edilen iki katlı bir yapıdır. Saray, güney ve kuzey kısımlardan oluşmaktadır ve üç giriş, altı büyük salon 24 oda 1 hamam ve 1 banyo içermektedir.

İç ve dış mimarisinde Neoklasik, Barok ve Rönesans sanat akımlarına rastlamak mümkündür. Batı ve Doğu üslûplarının kaynaştırılması suretiyle yapılan Beylerbeyi Sarayı Harem ve Mâbeyin bölümleriyle Türk evi planı özelliği taşımaktadır. Gerek deniz cephesi gerekse yan cepheler, orta bölümleri dışarıya doğru taşan üç kısım olarak düzenlenmişlerdir. Yapının çatısı üstten yapının bütün kenarlarını dolaşan bir korkulukla ustaca gizlenmiştir. Sarayın tefrişi için kullanılan kumaşlar Hereke fabrikalarında özel olarak dokunmuştur. Birçok oda ve salonun tavan ve duvarları yağlı boya tekniğiyle yapılmıştır.

Sarayın ana binasının yanında ek köşkler ve bahçeler bulunmaktadır. Deniz köşkleri iki tanedir ve sarayın iki yanında bulunmatadır.  Yapı olarak çadıra benzedikleri için Çadır Köşkü olarak da adlandırılmışlardır.

Biri Mabeyn diğeri ise Harem bölümüne aittir. Sarayın diğer ihtişamlı köşklerinden olan Mermer Köşk ve Sarı Köşk, II. Mahmud dönemindeki eski saraydan geriye kalan yapılardır. 

Mermer Köşk’ün cepheleri mermerle kaplanmıştır. Tek katlı minimalist bir yapıda ve Neo- klasik üslup kullanılarak yapılan bir yapıdır. Salon ile iki odadan oluşur. Salonunda büyük oval bir havuz bulunmaktadır. Ayrıca bu köşk II. Mahmut Dönemi (1829-1832) Eski Beylerbeyi Saray’ından bugüne ulaşan bir yapıdır. Sultan II. Mahmud’un bu sarayı yaptırırken aslında av köşkü olarak düşünmüştür bu yüzden köşkün iç düzenlemelerinde avcılık temasını işleyen resim ve motifler bulunmaktadır. 

Sessiz ve sakin huzurlu bir konumda bulunan Sarı Köşk, adını dış cephesinde kullanılan taşın açık sarı renginden almıştır. Saray kompleksinin kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır. Batıya doğru eğimli arazi üzerinde iki katlı olarak inşa edilen bu köşkün yapımında kesme küfeki taşı, ahşap ve tuğla kullanılmıştır. Yapının kuzey cephesi bahçe içinde, güney cephesi ise bahçe duvarları ile birlikte saray sınırlarını oluşturmaktadır. Köşkün içi, deniz resimleriyle süslenmiş sade bir yapıdadır. 

Saray kompleksinin bir diğer yapısı olan Ahır Köşk, padişah atlarının bakımı için yaptırılmıştır. Has Ahır olarak da adlandırılmaktadır. II. Mahmud döneminden günümüze kadar gelen yapılardan bir tanesidir. Yapı malzemesi olarak taş, mermer ve tuğla kullanılmış; duvarlar sıvanmıştır. Saray kompeksinin güney kısmında bulunmaktadır. 

Beylerbeyi Sarayı Tüneli

Beylerbeyi Sarayı Tüneli, Çengelköy ile Beylerbeyi arasında konumlandırılan Beylerbeyi Sarayı’nın tam altından geçen tarihi bir tüneldir. Beylerbeyi Sarayı’nın tekrar inşa edilmeden önce tamamı yıkılan binanın ilk hâlinden kalan yapılardan biridir. 1829-32 yılları arasında II. Mahmud tarafından yaptırılmıştır. Bu tünelin inşa edilme nedeni sarayı ana yoldan ayırmaktır. Bu tünel uzun bir sure karayolu bağlantısı olarak kullanılmıştır. 230 metre uzunluğundaki bu tünel, Boğaziçi Köprüsü’nün inşaatının ardından 1975 yılında trafiğe kapatılmıştır.   

Balyan Ailesi Hakkındaki yazımızı okumak için tıklayın.

Tüm yazılarımız için tıklayın.

Bizimle iletişime geçin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir