İçindekiler

Sagalassos Antik Kenti

Sagalassos Antik Kenti

Sagalassos Antik Kenti, Akdeniz Bölgesi’nde Anadolu tarihinin en önemli antik kent yerleşimlerinden biridir. Çeşitli çağlardan beri yaşamın olduğu ve Sagalassos Antik Kenti’nin de bulunduğu bölgede arkeolojik buluntular MÖ12000 yıllarına tarihlenir ve yerleşik yaşam MÖ 8000 yıllarında başlamıştır. Tarihinin bu kadar eskiye dayandığı ve yerleşik olarak 10000 yıllık bir geçmişinin olduğu bu antik şehir ister istemez tarih, sosyoloji, antropoloji bilim dalları ile uğraşan veya ilgi duyan herkesin merakını çeken bir konumdadır.

Kentin Konumunun Getirileri

Sagalassos kentini ilk gördüğünüzde sizi konum ve yerleşim özellikleriyle hayrete düşürür. Antik çağlarda insanların bu dik yamaçlara yerleşmesinin iki sebebi vardır: güvenlik ve su ile tarımın bolluğu.

Kireçtaşı yer katmanlarının özelliği sayesinde bölgede yeraltı kaynakları yerüstüne çıkarak yerleşimi beslemiştir. Bölgede yer katmanlarında bulunan kaliteli kil yatakları zamanla kaliteli seramik üretimini doğurmuş ve ticaret ağları sayesinde tüm antik dünyaya yayılmıştır. Bu özel seramik dünyada Sagalassos seramiği olarak bilinmekte olup literatürde özel bir yere sahiptir.

Tarihçesi

Akdeniz Bölgesi’nin önemli antik şehirleri ve tarihi kentleri arasında yer almaktadır. Akdağ’ın güney yamacında denizden yüksekliği 1400 ile 1750 metreleri arasında değişen antik bir bölgededir.

Her ne kadar burada ortaya çıkartılan bulgulardan buradaki ilkel yaşam MÖ 12000 yıllarına tarihlense de bölgede yerleşik yaşam MÖ 8000 yıllarında başlamıştır. Hitit belgelerinde MÖ 1400’lü yıllarda burada Luviler tarafından kurulmuş bir kasaba bulunduğu geçmektedir. MÖ 1200’lerden sonra Pisidia Bölgesi olarak anılan bu bölgede yaşayan Pisidialılar çevrelerinde bulunan Frig ve Lidya uygarlıkları ile kaynaşmıştır.

Sagalassos tarihi biraz karışık gibi görünse de yapılan kazılar sonucunda her şey gün ışığına kavuşmaktadır. Frig ve Lidya uygarlıklarından önce sadece bir yerleşim olan antik alan, bu uygarlıklar zamanında bir kent haline gelmiştir. Daha sonra Pers İmparatorluğu himayesine giren Sagalassos kenti, Büyük İskender bölgeyi alana kadar savaşçıları ve asiliği ile tanınmaktadır. Büyük İskender bölgeyi MÖ 332 yılında zapt etmiş ve topraklarına katmıştır. Sagalassos ismi de yazılı kaynaklarda ilk olarak MÖ 334 yılında Büyük İskender’in kenti kuşatması ile ilgili Arrianos’un eserinde geçmektedir. Böylece kentte ve Pisidia bölgesinde Helenistik Dönem başlamıştır. Ancak Sagalassos’ta bu dönemden günümüze kadar pek bir eser gelmemiştir.

Sagalassos’un hemen karşısında olan üçgen tepenin adı İskender Tepesi’dir. Büyük İskender buraya geldiğinde buradaki tepeyi üs olarak kullandığı için halk tepeye bu ismi vermiştir.

Büyük İskender’in ölümü sonrasında Babil’de yapılan paylaşıma göre Pisidya, Perdikkas’ın payına düşmüştür. Babil’deki bu paylaşım tarihin en büyük miras kavgasıdır.

Kısa bir süre sonra Perdikkas öldürülünce bölge, Selevkos Nikator Satrap kontrolüne geçmiştir. MÖ 300’lü yıllarında başında Antigonos Monopthalmos, bölgeyi hakimiyetine katmıştır. Sagalassos ise MÖ 2.yüzyıl sonlarında özerkliğini kazanmıştır.

Sagalassos ve Roma İmparatorluğu

Pergamon Krallığı’nda Attalos Hanedanlığı zamanında kent, Pergamon Krallığı’na geçmiştir. Pergamon Krallığı tarihteki yerini Roma İmparatorluğu’na bıraktığında Sagalassos kenti de Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Sagalassos Antik Kenti etrafında bulunan kil yataklarının zenginliği ve civardaki bol miktarda zeytin ve tahıl üretimi Sagalassos’u Roma’nın gözünde önemli bir yere getirmiştir. Bu şekilde gelişen kent, Roma imparatorluğu zamanında bir metropol haline gelmiştir.

Roma İmparatoru Hadrian, Sagalassos’u bölgenin resmi din merkezi ilan etmiş ve kente ‘Pisidya’nın birinci kenti’ unvanını vermiştir. İmparator Hadrian daha sonra Sagalassos ile ilgili bir düzenleme yapmış ve kent Galat eyaletinden alınarak Pamfilya eyaletine dahil edilmiştir. Böylece kentte büyük bir mimari atak da başlamış olur. Günümüze kadar gelen tapınaklar ve yapılar bu döneme aittir. Her ne kadar Roma etkisini hızlı bir şekilde benimsemiş olsa da yaşayanlar Grek kültürünü korumuşlardır. Bu anlamda yapılan kazılarda çıkan isimler Grekçe’dir. Bizans döneminde Sagalassos kenti bir piskoposluk merkezi olmuştur.

MS 500 yıllarında bölgede meydana gelen büyük bir depremden sonra Sagalassos ciddi anlamda harap olmuş ancak Romalıların kente gösterdiği önem doğrultusunda restore edilmiş ve eski görkemine gelmesi sağlanmıştır. 600’lü yıllarda kentte Arap akınları, veba salgını gibi sebeplerle göç başlamıştır.

7.yüzyılda şehir bir büyük deprem daha geçirmiş ve bir daha toparlanamamıştır. 13.yy’da ise bölgeye Türkler yerleşmiş ve Sagalassos tamamen terk edilmiştir.

Kentin Keşfi ve Kazıları

Terk edilmiş olan Sagalassos Antik Kenti, Fransız gezgin Paul Lucas tarafından 1706 yılında keşfedilmiştir. Ancak buranın Sagalassos olduğunu bilmediğinden buraya ‘Periler Şehri’ demiştir. 1824 yılında ise bir İngiliz din adamı olan Francis Arundel, burada bulduğu yazıtlardan yola çıkarak kentin Sagalassos olduğunu keşfetmiştir. Alman gezgin Kont Lanckoronski ise altmış yıl sonra 1884 – 1885 yılları arasında ilk bilimsel araştırmaları başlatmıştır.

Sagalassos Antik Kenti ve etrafı binlerce yıllık bir yerleşim olduğundan ve antik zamanlarda seramik üretim merkezi olduğundan burada arkeologlar haricinde pek çok bilim dalından bilim insanı kazılara katılmıştır.

Sagalassos Güneş Saati

2014 yılındaki kazılarda bulunan aslan ayağı üzerine yapılmış olan güneş saati 1000 yılından fazla süredir insanlara zamanı göstermektedir. Söz konusu güneş saati günümüzde Burdur Arkeoloji Müzesi içerisinde sergilenmektedir.

Kentin Yapıları ve Tapınakları

Sagalassos antik kenti barındırdığı tapınaklar, çeşmeler, kentin hemen arkasında bulunan kaya mezarları, nekropol alanları ve özellikle Antoninler Çeşmesi ile adını dünyaya duyurmuştur. Çeşitli tarihlerde yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkartılan birçok yapı içerisinde kentin sulak bir alanda kurulmasından dolayı çeşmeler göze çarpmaktadır.

Sagalassos antik kenti, Toros Dağları’nın yamacına kurulduğu ve arazinin sarp ve şekilsiz olması sebebiyle düzensiz bir biçimde görünmektedir. Diğer birçok antik kent gibi ızgara mimarisinde değildir.

Antoninler Çeşmesi

MS 161-180 yılları arasında yapılan ve bir anıtsal çeşme olan Antoninler Çeşmesi, 28 metre uzunluğunda ve 9 metre yüksekliğindedir. Çeşmenin yapımında yedi farklı taş türü kullanılmıştır. Çeşmedeki su 4,5 metre yüksekliğinde şelale benzeri bir şekilde akmakta ve 81 metreküp kapasiteli bir havuzu doldurmaktadır.

Antoninler çeşmesi 1993-1995 yılları arasındaki kazı döneminde gün ışığına çıkartılmış ve bu anıtsal çeşmenin birçok parçasının sağlam olduğu gözlenmiştir. Çeşmenin bugünkü haline getirilmesi 1998 yılında başlanan 13 yıllık bir restorasyon çalışmasının sonucudur. Çeşmede bugün 5 adet heykel ve bir adet Roma yazıtı görülebilmektedir.

Antoninler çeşmesi heykelleri Coronis, Dionysos ve Nemesis heykelleridir ve kentin yukarı agorasına hakim olan Antoninler Çeşmesi’nin her yanına hakim durumdadırlar.

Macellum- Gıda Pazarı

Türkiye’de bulunan antik kentler arasında en iyi korunan gıda pazarı (Macellum) Sagalassos’ta bulunmaktadır. Burada satılan ana maddeler balık, et ve tahıldır. Burada yapılan çalışmalarda anlaşıldığı üzere balıklar hem göl hem de deniz balıklarıdır. Deniz balıklarının tütsülenmiş bir şekilde ticaret ile kente geldiği yapılan çalışmalar neticesinde anlaşılmıştır.

İmparator Salonu- Mermer Salonu

Sagalassos’taki hamamın merkezindeki bu salon 25 metre x 18,5 metre boylarındadır ve görkemli bir mekandır. Çeşitli törenlerin yapıldığı bu salonlarda örneğin spor karşılaşmalarında kazanan sporcuların ödülleri verilmektedir. Salonun nişlerinde imparator ve imparatoriçelerin devasa heykelleri yer aldığı varsayılmaktadır. Ancak Hristiyanlık inanışının yaygınlaşmasıyla heykellerin buradan alındığı ve salonun yirmi kişilik sıcak su havuzlarına dönüştürüldüğü düşünülmektedir. 2007-2008 yılları kazı döneminde buradaki heykellerin bir kısmı bulunmuştur.

Hadrian Ve Antoninus Pius Tapınağı

Roma imparatoru Hadrian, Sagalassos’u bölgenin resmi din merkezi ilan etmesi ve kente ‘Pisidya’nın birinci kenti, Romalıların dostu ve müttefiki’ unvanı vermesiyle Sagalassoslular tarafından yaptırılmıştır. Ancak tapınak Hadrian öldükten sonra İmparator Antoninus Pius döneminde bitirilmiştir. Tapınağın önünde 70 metrelik bir avlu vardır. Tapınağın bulunduğu tepenin etrafı portikolarla çevrilmiştir. Arkeologlar tapınağın yazıtını bulduklarında yazıtta tapınağın iki imparatora ithaf edildiği ortaya çıkmıştır.

Hadrian Çeşmesi

Çeşmenin haznesine çıkmak için sekiz basamak yukarı çıkılmalıdır. Antoninler Çeşmesi ile birlikte antik kentin iki anıtsal çeşmesinden biridir. Bu anıtsal çeşme “Edikula Mimarisi”nin bir örneğidir. Bu tür yapılar bir arka duvar üzerine ve önüne yapılan düzenlemelerden oluşmaktadır. Duvarın içinde nişler yer almaktadır ve hemen önünde ileri çıkan podyumlar ve kaideler üzerinde sütunlar dizilidir. Bu çeşme Apollo Klarios Tapınağı’na çok yakındır ve bu tanrıya da ithaf edilmiştir. Bu çeşme kentin ilk Roma şövalyesi Tiberius Claudius Piso’nun vasiyeti üzerine yapılmış ve Hadrian’a ithaf edilmiştir.

Apollo Klarios Tapınağı

Sagalassos kentinin önemli bir noktasına İmparator Augustus döneminde yaptırılmıştır. Aşağı Agora’ya hakim bir tepede yapılan tapınak iyonik düzende tasarlanmıştır.

Aslında Apollo, Sagalassos için önemli bir tanrı değildir fakat Augustus, Apollo’yu kendisine yakın hisseder ve kendisini koruduğuna inanır. Bu anlamda bu tapınak imparatoru onurlandırmak için de yapılmıştır.

Hristiyanlık dininin kabul edilmesi ile birlikte burası MS 450 yıllarında bir bazilikaya çevrilmiştir. Sonraki yıllarda ise bazilikanın etrafı bir Hristiyan Mezarlığı haline gelecektir.

Sagalassos Antik Kenti Odeon’u

Odeon’un yapımına imparator Augustus zamanında başlanır ama bitirilmesi 200 yıl sürecektir. Burası kapalı bir konser ve tiyatro salonudur. Yarım daire biçimli bir oditoryumu ve 50 metre uzunluğunda bir sahne binası vardır. Odeon 1500 – 2000 kişiliktir. Önceleri bir kültür merkezi olarak kullanılan Odeon’da sonraları gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmıştır.

Batı Nekrapol ve Kaya Mezarları

Beş hektarlık bir alanı kaplayan kaya mezarları dağ yamacına yayılmış durumdadır ve Batı Nekropol’ü adını almaktadır. Buradaki mezarlar daha çok lahitlerden oluşmaktadır. Bu alanda 5. veya 6. yy’da bir kilise yapılmıştır.

Kuzeydeki kaya mezarları ise düz bir kaya yüzeyine yontulmuş üzeri kemerli girintileri olan kaya mezarlarıdır. Kemerli oyukların haznesine yakılmış olan ölünün külleri ve kalan kemikleri konulmuş ve üzeri taş bir kapakla kapatılmış veya küller bir kap içinde nişlere yerleştirilmiştir. Kaya mezarlarının oyulduğu bu düz kayalık alan antik çağlarda bir taş ocağı yüzüdür ve daha sonra mezarlığa dönüştürülmüştür. Sagalassos yapılarında kullanılan taşlar çoğunlukla bu taş ocaklarından çıkartılmıştır. Fakat bununla birlikte çok uzaklardan da çeşitli mermerler ve taşlar getirtilmiştir.

Sagalassos Çömlek Atölyeleri

Kazıların başladığı ilk yıllarda bulunan çömlek atölyeleri veya çömlek mahallesi, Sagalassos Antik Kenti kazıları içerisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Sagalassos çömlekleri veya seramikleri antik zamanlar dahil olmak üzere bir çok çağda dünyanın çeşitli yerlerine ihraç edilmiştir. Özellikle Kahire, Ege Adaları ve Yunanistan ile Roma’ya ihraç edilen Sagalassos çömlekleri veya seramiklerini bugün Avrupa’nın birçok müzesinde görmek mümkündür.

Kentin Ortaya Çıkan Eserleri

Antik kentte yıllardır yapılan kazılar neticesinde çıkartılan eserler, heykeller ve seramik parçaları Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir. Müze içerisinde sadece Sagalassos Antik Kenti kazılarında bulunan eserlerin sergilendiği ayrı bir salon bulunmaktadır.

Diğer yazılarımız için tıklayınız.

Bizimle iletişime geçin!

One thought on “Sagalassos Antik Kenti: Keşfedilmeyi Bekleyen İnci

  1. Burcu Akdağ dedi ki:

    Gidip görmüştüm, bu yazı ile de epeyce bilgilenmiş oldum. Hazırlayanın emeğine sağlık. Türkiye’nin mutlaka görülmesi gereken güzelliklerinden…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir