Sarnıç. Bu hazineyi anlatmaya, sarnıç denince aklımıza gelmesi gereken profilden başlayalım. Sarnıç, basit olarak; doğada hali hazırda bulunan veya özel olarak yapılan, yağmur sularını toplayıp biriktirmeye yarayan yeraltı su deposudur. Yerebatan Sarnıcı da uzun yıllar şehre hizmet etmiş, halkın su ihtiyacını karşılamış bir depodur. Ancak burayı özel kılan kendiyle özdeşleşmiş rivayetler, inanışlardır.

Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı ya da diğer adıyla Bazilika Sarnıcı, 532 yılında, Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Şehrin en büyük kapalı sarnıcına giriş, Ayasofya’nın güneybatısındaki küçük bir binadan yapılır. Osmanlıların İstanbul’u fethetmesinden sonra sarnıç bir müddet daha kullanılmıştır; Topkapı Sarayı bahçelerine buradan su verilmiştir. Ancak durgun su yerine akan suyu tercih eden Osmanlılar, bir süre sonra sarnıcı kullanmamaya başlamışlardır. Bu durum, yıllar sonra Bizans’ı araştırmak için İstanbul’a gelen bir gezgin tarafından fark edilmiştir. 1544-1550 yılları arasında araştırmasını sürdüren Hollandalı gezgin P. Gyllius, bir meşale yardımıyla içine girdiği sarnıcı küçük bir sandalla karış karış dolaşmıştır. Seyahatnamesi için ölçüler ve notlar alan Gyllius, bu efsanevi mekânı Batı’ya tanıtmıştır.

1930’lar

Bakıma ihtiyacı olan bu sarnıç, yıllar içinde birçok onarım ve yenilemeden geçmiştir. Osmanlı’da kullanılmamasına rağmen iki ana onarımdan geçmiştir. Bunların ilki 1723 yılında (III. Ahmet zamanı) Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yürütülen onarım, ikincisi ise II. Abdülhamit zamanında gerçekleştirilendir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise 1987 yılında büyük bir onarımdan geçmiştir. İstanbul Belediyesi’nin yürüttüğü çalışmada, içeriden 50.000 ton çamur çıkarılmış ve bir gezi platformu eklenmiştir. Sarnıç, 9 Eylül 1987 tarihinde ziyarete açılmıştır. İstanbul gezi-rotasının en benzersiz parçalarından biri olan sarnıç, yüzyıllar boyunca şehrin su ihtiyacını karşılamasının ardından kültürel miraslarımızdan biri olarak müze statüsüne getirilmiştir.

’Bazilika Sarnıcı’ ismi, sarnıcın bulunduğu bölgede daha önce bir bazilika bulunmasından kaynaklıdır. ‘Yerebatan Sarnıcı’ ismi ise, sudan yükselen sütunların sanki batıyormuş gibi görünmesi nedeniyle halk tarafından ortaya atılmıştır. Görkemi ziyaretçilerini büyülerken konusu olduğu rivayetler de bambaşka diyarları keşfe çıkarmaktadır.

Mimarisi

140 metre uzunluğu, 70 metre genişliği ile yapıldığı zaman için şaşırılacak derecede büyüktür. Şehrin en büyük kapalı sarnıcı oluşu da zaten bunun kanıtı niteliğindedir. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıcın içinde, her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır ve birbirlerine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra halinde dizilmişlerdir. Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların birçoğu tek parçadan, geri kalanlar da iki parçadan oluşmuştur. Bu sütunların başlıkları, farklı özellikler taşır. Bunların 98 tanesi Corint üslûbunu yansıtırken bir bölümü de Dor üslûbunu yansıtmaktadır.

Sarnıcın tavan ağırlığı tonozlar kullanılarak, kemerler aracılığıyla sütunlara aktarılmaya çalışılmıştır. Tuğladan örülmüş kalın duvarlar ve tuğla döşeli zemine, Horasan harcı ile kalın bir tabaka halinde sıvanarak su geçirmez özellik kazandırılmıştır. Bulunduğu alandaki düzensizlik nedeniyle duvarlar ardında kalan 40 sütun görülememektedir. Böylesine muntazam ve düzenli bir görünüm için bu kadar iş gücü kullanılması şaşırtıcı olmayacaktır.

Etkileyici sütunların üzerinde oyma ve kabartma halinde Tavus Gözü, Sarkık Dal, Gözyaşı şekilleri görülmektedir. Anlatılanlara göre sarnıcın yapımında 7000 köle çalıştırılmıştır ve sarnıçta dikkat çeken gözyaşına benzer şekiller inşaat sırasında yaşamını yitiren binlerce köleyi anlatmaktadır. Sarnıcın kuzeybatı köşesinde, iki sütunun altında kaide olarak kullanılan ‘Medusa Başı’ heykelleri bulunmaktadır. Ziyaretçilerden yoğun ilgi gören Medusa heykelleri, araştırmalara göre sarnıçla birlikte yapılmamıştır. Sarnıcın inşaatı zamanında Gorgona figürlerinin bazilika, sarnıç, saray gibi mekânları korumaları amacıyla tasarıma eklendiği sanılmaktadır. Bu Medusa Başlarının buraya nereden getirildikleri konusunda net bilgilere ulaşılamasa da Antik Roma’dan kalma bir yapıdan sökülerek buraya monte edildikleri düşünülmektedir. Adeta birer şaheser denilebilecek güzellikteki bu heykellerin hangi amaçla ters ve yan konumlandırıldığını bizlere efsaneler açıklar…

Medusa Rivayetleri

Bu sarnıçta efsane sayılabilecek öyle büyüleyici hikâyeler vardır ki ziyaretçilerini hayretler içinde bırakır, ürpertir. Üç Gorgona’dan biri olan Medusa’nın hikâyeleri de bunlardandır. En çok bilinen hikâyelerden birini sizlerle paylaşalım:

Gorgonalar, yeraltının dişi canavarlarıdır ve Medusa bu üç canavardan biridir. Medusa’ın kardeşlerinden farkı muhteşem bir güzelliğinin ve çekiciliğinin olmasıdır. Siyah gözleri, upuzun saçları ve çekici vücudu ile övünen Medusa’ya hayran olmamak elde değildir. Olağanüstü güzellikteki Medusa, Zeus’un oğlu Perseus’a delicesine âşıktır ancak Tanrıça Athena da Perseus’u sevmektedir. Perseus’u Medusa’dan kıskanan Athena, Tanrıçalığın verdiği güçle Medusa’nın saçlarını yılana çevirmiş ve gözlerine bakan ölümlü, ölümsüz herkesin taşa çevrileceği bir büyü yapmıştır. Bu güçten yararlanmak isteyen Perseus ise kendisini delicesine seven bu kızcağızın kafasını keserek eline almış ve savaşlarda düşmanlarını taşa çevirmek için kullanmıştır.

Medusa Başı

Bir başka rivayete göre ise saçları yılana çevrilen ve baktığı herkes taşa çevrilen Medusa aynada kendiyle göz göze geldikten sonra taş olmuştur.

Birçok farklı rivayetten yalnızca ikisi olan bu hikâyeler bize Medusa başının neden ters şekilde konumlandırıldığını açıklar. Medusa Başı, Bizans’ta kılıç kabzalarına işlenmiş ve sütun kaidelerine bakanların taş kesilmemesi için ters ve yan olarak yerleştirilmiştir.  

Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un tarihinde önemli bir yer tutmasıyla birlikte inşaatında ve tasarımında kullanılan tekniklerle mühendislik ve mimarlık tarihinde güzel bir örnek teşkil etmektedir.

Diğer yazılarımız için tıklayınız.

Bize ulaşın!

One thought on “Yerebatan Sarnıcı: Yeraltı Hazinesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir