Pompidou Merkezi ya da Pompidou Kültür Merkezi; Paris’te bulunan, Renzo Piano ve Richard Rogers’ın beraber tasarladıkları, şehrin ve mimarlık mirasının en önemli yapılarından biridir. Yapının tasarımı için 1971 yılında dönemin Fransa cumhurbaşkanı olan George Pompidou tarafından bir yarışma açtırılmış ve birinci seçilen bu proje iki genç mimarın adından hala söz ettirmektedir.

Pompidou Merkezi

Pompidou Merkezi’nin ana malzemeleri olan çelik ve cam dışardan açıkça görülebilen sirkülasyon ve servis elemanları ile bir ahenk içinde bütünleştirilmiştir. Dolaşım boruları, havalandırma boruları, asansörler, en üst kata kadar çıkan yürüyen merdivenler kısacası tüm yapısal elemanlar ve mimari ögeler yapının dışında konumlandırılmış. Bu elemanlar işlevlerinin de ötesinde kullanılarak cepheyi süsleyen modern estetik elemanlara dönüşmüştür. Modern mimarinin estetik anlayışı teknolojiyi, malzemeyi ve yapım türünü ön plana çıkarmaktır. Yapıdaki bu etki ise adeta geleceğin mimarisinin bir fragmanı şeklinde cephede sergilenmek istenmiş.

Renzo Piano, tasarladığı bu yapı için, tüm dolaşım ve teknik hacimlerini dışarı alarak iç mekanı özgürleştirdiğini belirtir. Bu yaklaşımla, farklı kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için uygun ortamlar oluşmasının sağlandığını ifade eder. Yapı, endüstriyel görünümü nedeniyle bir çok eleştiriye maruz kalmış olsa da, anıtsal yapılar arasında yer almaktadır. Özellikle önündeki meydan, tüm halka açık ve farklı deneyimlere olanak sağlayan kimliğinin yanında, yapıyla da bütünleşmiş ve birbirini tamamlayan bir karakterdedir. Diğer bir detay ise; yapıldığı yıllarda şehrin göz önünde olmayan, biraz da tehlikeli bir çevreye sahip bir bölgeye, yepyeni bir çehre ve kimlik kazandırmış sosyal bir yapıdır.

Pompidou Merkezi

Yapı, oldukça büyük ve esnek mekanlara sahip iken, adeta kendini ve iç yapısını dışarı açmış bir mimariye sahiptir. Renkler de bu dışarı açılımın simgeleridir. Kırmızı renk, insan dolaşımını, yeşil sıvıyı, sarı elektriği, mavi ise havayı simgeler. Mavi renk, sadece dış cephenin bir bölümündeki düşey etkisi ile değil, gerek ana giriş katındaki tavanda, gerekse teras katında yer alan restoran tavanında oldukça karakteristik bir görüntüye sahiptir.

Pompidou Merkezi

Günümüz mimarlığında, teknik elemanların, iç ve dış mekanlarda olduğu gibi ve sıkça kullanılmasının önünü açan, projelendirildiği dönemin zor ve katı şartlarında, oldukça cesur bir adım bu yapı ve içindeki bu detaylardır. Mimarlık mesleği de, açık görüşlü, yenilikçi ve cesur olmayı gerektiren bir meslek olduğundan, mavinin en güzel, manalı, cesur ve hikayesi olan kullanımlarından biri bizce Centre Pompidou içindeki mavi vurgusudur.

Pompidou Merkezi Sütrüktürel Kurgusu

Bina zemin altında 3 olmak üzere toplam 10 kattan oluşan devasa bir açık hava müzesi gibidir. 48 metrelik açıklık çelik kirişler ile geçilmiş ve Renzo Piano-Richard Rogers ikilisi yapısal çeliği mimarinin yapıtaşı olarak kullanmıştır. Üstelik 48 metrelik bu açıklık geçilirken araya kolon konulmamış ve içerde özgür, serbest mekanlara da imkan sağlamıştır.

Pompidou Merkezi’nin 48 metrelik açıklığı, çelik makas kirişler ile tek seferde geçilmiş ve bu sayede 50×170 metrelik serbest bir alan oluşturulmuştur. Önemli bir detay; bu çelik makaslar dönemin Paris caddelerinden, bazı güzergahlar kapatılarak, yekpare parçalar olarak getirilmiştir. Yine ilginç bir başka detay; o zamanın imkanları içinde, çelik taşıyıcı sistemler üzerinde uygulanabilecek yangına dayanımlı koruyucular olmadığından, binanın düşey çelik taşıyıcıları içinden, devr-i daim ile sürekli su döndürülmektedir.100 bin metrekarelik bir alanı kapsayan yapının strüktüründe ise 15 bin tona yakın çelik kullanıldığı bilinmektedir.

Pompidou Merkezi
Pompidou Merkezi

Pompidou Merkezi her ne kadar yapıldığı dönemde hatta bu dönemde de ağır eleştiriler almış olsa da High-tech mimarisinin ve brütalizmin en önemli örneklerinden biri olarak sayılabilir. Belki de bu cesur ve öncü tavırları sayesinde Pompidou Kültür Merkezi, bir diğer brütalist yapı olan Le Corbusier’in Unite d’Habitation’u ile benzer özellikler taşımaktadır. Bu iki brütalist yapı da mimarlık tarihine geçmiş, çağının ötesinde fikirleri ile mimariye yön vermişlerdir.

Pompidou Merkezi günümüzde kütüphane işlevindedir. İşlevinin bu kadar kolay değiştirilebilmesi ve bu konuda da başarılı olunmasının belki de en büyük sebebi Renzo Piano ve Richard Rogars’ın yapıyı serbest mekan kurgusuna ve işlev değişikliğine elverişli bir şekilde tasarlamasıydı. Yapının içinde aynı zamanda Avrupa’nın en büyük modern sanat müzesi olan Ulusal Sanat Müzesi de yer almaktadır. Ayrıca içeride bir de müzik araştırmaları merkezi bulunuyor. Belki de bu yüzden yapıya sadece Pompidou Merkezi demek yeterlidir.

Pompidou Merkezi günümüze kadar 200 milyona yakın ziyaretçiye ev sahipliği yapmış ve yılda ortalama 3.7 milyon ziyaretçiyi ağırlamaya da devam etmektedir.

Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir