7’den 70’e herkesin bir şekilde aşina olduğu filmlerin, dizilerin, en sevdiğimiz karakterlerin yaratıcısı; dünyanın en bilinen medya şirketi Disney’in logosunda bulunan ikonik şatodan bahsedeceğiz bugün! Bu görkemli şatonun esinlenildiği kaleyi, bu kalenin bulunduğu bölgeyi, Disney şirketini ve kurucusu Walt Disney’i incelemeye başlamadan önce siz sevgili okurlarımıza hemen küçük bir hatırlatma yapalım ve muazzam şatoya bir göz atalım!

Walt Disney Pictures Intro

Disney’in İlhamı: Neuschwanstein Kalesi

Neuschwanstein Kalesi

Çoğumuzun çocukluğu, kimimizin gençliği yukarıda izlediğiniz jenerikle başlayan filmlerle, dizilerle geçti, eminiz. Sinemada fragmanlarda, en sevdiğimiz çizgi dizi ve filmlerde karşımıza çıkan, Disney logosunun vazgeçilmezi gösterişli Disney Şatosu; Almanya’nın Bavyera eyaletine bağlı Füssen şehrinin Hohenschwangau kasabasının sarp kayalıklarına inşa edilmiş olan Neuschwanstein Kalesi’nden ilham alınarak oluşturulmuştur.

Söz konusu muhteşem kale; dönemin Bavyera Kralı ll. Ludwig tarafından, büyük bir coşkuyla yaptırılmıştır. ll. Ludwig, maddi manevi neyi varsa bu şatoya yatırmış fakat sefasını süremeden şüpheli bir şekilde vefat etmiştir. Kral henüz küçük bir çocukken, babası ll. Maximillian’ın yıkık dökük Schwanstein Kalesi’ni gotik tarzda tekrar inşa ettirmesine şahitlik etmiş ve bu esnada romantik dağ manzarasından oldukça etkilenmiştir, bu yaz kalesi en sevdiği yerlerden biri olmuştur.

Neuschwanstein Kalesi

Füssen şehrinde dağ, göl manzaralı birçok nokta bulunmaktadır. Genç Prens Ludwig de çocukluğundan beri aşina ve hayran olduğu bu manzaralardan faydalanmak için sık sık keşfe çıkarmış. Genç Prens, uzun süredir hayalini kurduğu ‘’ideal şato’’ için Pöllat Irmağı’nın biraz solunda kalan bir dağ sırtında, ‘’Jugend’’ adını verdikleri bir bölgede bulunan Vorder ve Hinterhohenschwangau kalelerinin harabelerini seçmiştir. Bölgenin büyüleyici manzarası ve yükseklerde kurulacak bir cennet düşüncesi ll. Ludwig’in burayı seçmesinde etkili olan en önemli etkenlerdir.

Neuschwanstein Kalesi, 5935 m²’lik bir alana kurulmuş; ana kulesi 79,16 metre yüksekliğinde ve uzunluğu 130 metre olan bir kaledir. Yapımında 465 ton Salzburg mermeri, 400 000 tuğla ve 2050 m³ ahşap malzeme kullanılmıştır. Dini inancına kuvvetle bağlı olan II. Ludwig’in karyolasının çatısı, Notre-Dame Kilisesi’ni andıran gotik bir kilise maketi olarak tasarlanmıştır. Yalnızca buradaki ahşap işçiliğinin yapımı dört yıl sürmüştür. Tüm sarayda yaklaşık olarak bir milyon adet kraliyet sembolü kuğu figürleri kullanılmıştır. Ağırlığı bir tonu bulan dore pirinçten yapılmış devasa şamdanların sadece bir tanesinde 600 mum yakılmaktadır. Büyük Salonun duvar resimlerinin ‘’Kuğuların Şövalyesi ‘’ olarak bilinen Lohengrin efsanesine adanmıştır. Kalenin çoğu odası Wagner’in operalarının kimi sahneleri ile donanmıştır.

ll. Ludwig, Yeni Hohenschwangau Kalesi’ni (kralın ölümünden sonra kalenin ismi ‘’ Neuschwanstein Kalesi’’ olarak değişmiştir) hayalinde nasıl canlandırdığını hayranı olduğu Richard Wagner’a şu sözlerle aktarmıştır:

‘’Hohenschwangau’nun eski kale kalıntılarını Pöllat Irmağı yakınında eski Alman şövalyelerinin kalelerinin otantik tarzında yeniden inşa etmek niyetindeyim. Size itiraf etmeliyim ki bir gün orada yaşamak için sabırsızlanıyorum. Asil Säuling’in, Tirol dağlarının ve uzaklardaki düzlüğün muhteşem manzarasına sahip birkaç rahat, yaşanabilir konuk odası olacak; orada ağırlamak istediğim saygıdeğer konuklarım var; konum, bulunabilecek en güzel yerlerden biri, kutsal ve ulaşılmaz. “Tannhäuser” (arka planda kale manzaralı Şarkıcılar Salonu), “Lohengrin” (kale avlusu, açık koridor, şapele giden yol) ile bu kale, Hohenschwangau’dan her bakımdan daha güzel ve yaşanabilir olacak; hakarete uğramış tanrılar intikam almaya gelecek ve göklerin havasını soluyarak yüksek tepelerde bizimle birlikte yaşayacaklar.’’

Aslında bu sözlerden kaleyi neden bu kadar çok istediğini anlıyoruz ancak işin bir de siyasi tarafına göz atmak gerekir diye düşünüyoruz: 1866 yılında Avusturya’nın müttefiki ola Bavyera, Prusya’ya karşı savaş kaybetmiştir ve bu yenilgi sonucu Bavyera, bir savaş durumunda ordusunu ileri sürme hakkını kaybedeceği bir ‘’savunma ve saldırı bildirisi’’ imzalamaya zorlanmıştır. Bu sınırlama Bavyera Kralı ll. Ludwig’in artık egemen bir hükümdar olmadığının bir göstergesi olmuştur. 1867 yılında ise ll. Ludwig kendi krallığını, sarayları ve kaleleriyle tümüyle kendi yönetebileceği bir krallık kurma planlarına başlamıştır.

Christian Jank’in İdeal Tasarımı I

Kralın planlarına bu muhteşem kale, ideal bir ortaçağ kalesinin daha iyi ve mükemmel bir versiyonu olmalıydı. Kale yapıldığı dönemi yansıtmayacaktı belki, fakat dönemin tüm modern tekniklerinden yararlanılacak ve en konforlu haline adım adım yaklaştırılacaktı. Bu kapsamlı çalışmada ’mükemmeliyet’ anahtar kelimeydi. Projenin mimarı ve sahne ressamı da bu doğrultuda seçilmişti. Projede emeği geçen herkes elinden gelenin fazlasını yapmalıydı ve ne olursa olsun bu kale en mükemmel şekilde tamamlanmalıydı; en azından Kral ll. Ludwig kendince bu fikirdeydi.

Kalenin hayali krala ait olsa da mimarı, daha önce ll. Maximillian’ın gotik restorasyonunu yöneten yetenekli mimar Eduard Riedel’dir. Sahne ressamlığı görevini ise dönemin en iyilerinden olan Christian Jank üstlenmiştir. Riedel ve Jank emredildiği gibi mükemmeli inşa etmek üzere uzun yıllar mesai yapmışlardır. Hükümet mimarı Eduard Riedel ve Christian Jank’ın resimli temsillerini planlara dönüştürmeyi seçerek projeye estetik ayrıntılar yerine teknik ayrıntılar ekleyerek devam etme kararı almıştır. Bu yöntem kalenin artistik yönünü ortaya koymaya ve masallardan fırlamış bir mekâna dönüşmesine olanak sağlamıştır.

Christian Jank’in İdeal Tasarımı II

1874 yılından sonra Reidel’in yerini Georg Dollmann almıştır. Dollmann, Jank’ın pitoresk ayrıntılarını törpüleyerek planlara aktarmış ve bu kalenin dış cephesinin giderek daha sert bir görünüme bürünmesine neden olmuştur. Sanılanın aksine kale tamamen tarihsel ve ortaçağa dönük bir kale değildir. Dış cephedeki çoğu ayrıntı ve iç mekân düzenlemesiyle tamamlandığı döneme de uyum sağlamıştır.

ll. Ludwig her ne kadar projenin kısa sürede tamamlanacağını ummuşsa da projenin ayrıntılı ve karmaşık yapısı ve dağdaki inşaat koşulları buna izin vermemiştir. Mimarlar, zanaatkârlar, set tasarımcıları kralın oldukça ayrıntılı fikirlerini gerçekleştirebilmek için ter dökmüş, kralın düşüncesizle belirlediği teslim tarihleri için gecelerini gündüzlerine katmak zorunda kalmışlardır.

Kral, kalenin görkemine ve kraliyetin haysiyetine kafayı takıp insan gerçeğinden uzaklaştıkça planda birçok değişiklik yapmıştır. Konuk odalarını plandan çıkarmış, onun yerine çeşmeli bir ‘’Mağribi* Salonu’’ eklemiştir (bu salon asla tam olarak inşa edilememiştir). ‘’Yazı Odası’’ yerine küçük yapay bir mağara, mütevazı ‘’Seyiri Salonu’’ yerine de devasa bir ‘’Taht Odası’’ koymuştur. Zamanla kalenin teması ‘’göğe yakın ve rahat bir yaşam alanı’’ndan ‘’kralın şöhreti’’ne dönmüştür. Konuk ağırlamak, rahat ve konforlu bir alan sağlamak ve elbette görkemiyle övünmek için hayal edilen hatta yapımına başlanan göz kamaştıran kale, krallığa kalacak devasa bir anıt ve kraliyetin güç simgesi olarak tamamlanmıştır.

*: Mağrip (batı) ülkelerinin herhangi birinden olan kimse.

Gateway Binası

Kalenin temeli 5 Eylül 1869 tarihinde atılmış ve inşa edilen ilk kısım olan Gateway Binası’nda Kral birkaç yıl yaşamıştır. 11 yıl sonra 1880 de açılışı yapılmış, kralın ‘’3 yıl içinde taşınmayı’’ düşündüğü muazzam kalenin inşaatı 1886 yılında tamamen son bulmuştur. 17 yıl süren inşaat hem krallığın maddi varlığı hem de kralın psikolojisi için faydalı olmamıştır. Romanesk ve Gotik tarzları yansıtan Wartburg Kalesi’nin mimari özelliklerinin ortaçağ mimarisiyle etkileşime sokulmasıyla ortaya çıkan kale her ne kadar tipik bir ‘’ortaçağ kalesi’’ olarak düşünülse de romanesk mimarinin en benzersiz örneklerinden biridir.

Üzücüdür ki kral, bunca sene üzerinde çalıştığı, paralar döktüğü, uğruna aklını yitirdiği düşünülen kalenin sefasını süremeden sürgün edilmiş ve kısa zaman sonra da ölmüştür. Kral, abartılı sanatsal ve mimari projelerle meşgul olarak devletin günlük işlerinden giderek daha fazla uzaklaşmıştır. İki lüks sarayın ve Neuschwanstein Kalesi’nin yapımı ile ilgilenmiş ve besteci Richard Wagner’in eserlerine kaynak sağlamıştır. Tüm kraliyet gelirlerini (devlet fonları olmasa da) bu projeler için harcamış, borca batmış ve her nasılsa bütün bakanlarının kendisini sınırlama girişimlerini engelleyebilmiştir; ta ki ‘’deli’’ yaftası yiyene kadar. Halkın ve krallığın varlığını har vurup harman savurduğu ve akli dengesinin yerinde olmadığı iddia edilen kral bir psikiyatri komitesinden alınan raporla krallıktan azledilmiştir.

‘’Deli Kral’’ tüm imdatlarına rağmen kaderinden kurtulamamış ve kalenin tamamlandığı yıl olan 1886’da Berg Şatosu’na sürgün edilmiştir. 13 Haziran 1886 günü, akşam saatlerinde II. Ludwig, Dr. Von Gudden’le birlikte şatonun bahçesinde yürüyüş yapmaya çıkmış, saatler sonra hiç kimse dönmeyince, geride kalan doktorlar ve hizmetkârlar aramaya gidip derinliği 1,5 m’yi geçmeyen Starnberg Gölü’nün sularında II. Ludwig’in ve psikoloğu Dr. von Gudden’in cansız bedenlerini bulmuşlardır. Resmi açıklama, ‘’intihar teşebbüsünde bulunan kralı, doktorunun önlemeye çalışmış olması ve boğuşma sırasında her ikisinin de boğulduğu’’ şeklinde olsa da bu ölümün bir cinayet mi, boğulma mı yoksa bir intihar mı olduğu hiçbir zaman açıklık kazanamamıştır.

Hayalindeki üçlemeden biri olan bu kalede yalnızca üç hafta geçirebilen kralın vefatından sonra kalenin yapımı olduğu gibi durdurulmuş ve müze olarak halka açılıp kalan borçlar ödenmeye çalışılmıştır.

Walt Disney, şirket logosundaki şatoyu tasarlarken ve ”Güzel ve Çirkin” için mekân arayışındayken bu kaleyi keşfetmiş ve her ikisi için de bu masalsı yapıdan ilham almıştır.

Walt Disney ve Disney Company

disney
Walt Disney Pictures Logosu

”Rüya, kalbinizin dilediği bir dilektir.”

(A dream is a wish your heart makes.)

Cinderella

Disney Company veya tam adıyla The Walt Disney Company, XX. Ve XXI. yüzyıllarda ortalığı kasıp kavuran, aile eğlencesinin en tanınmış prodüksiyonlarına ev sahipliği yapmış olan ve yapmaya devam eden Amerikan asıllı medya şirketidir. 16 Ekim 1923 tarihinde Walt ve Roy Disney kardeşler tarafından kurulan bir animasyon stüdyosuyla yayın hayatına başlayan şirket zamanla büyüyerek şimdiki imparatorluk halini alabilmiştir.

LEGO Disney Şatosu #71040

Hepimizin tanıdığı, hepimizin sevdiği sevgili çizgi karakter Mickey Mouse’un (Miki Fare) 1928 yılında Walt Disney tarafından yaratılmasıyla bir anda tanınırlığı artan şirket bu ivmeyi kaybetmeden yeni karakter ve yapımlarıyla dünyanın en sevilen şovlarına imza atmıştır. Minnie Mouse (Mini Fare), Pluto, Goofy ve Donald Duck (Ördek Donald) ile devam eden karakter yaratma süreci olumlu sonuç verdikten sonra şirket, milyon dolarlık yatırımlarla masal kahramanlarını da animasyonlara dönüştürmeye başlamıştır. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Pinokyo, Define Adası gibi masallarla başlayan serüvene her geçen yıl yenileri eklenmiştir ve eklenmeye de devam ediyor.

Yapımların ardından Disneyland fikrine yatırım yapan Walt Disney Company, şimdiye kadar 6 tane Disneyland açılışı gerçekleştirdi. İlki Anaheim’da olmak üzere, Orlando, Paris, Tokyo, Şangay ve Hong Kong’da bulunan Disneylandlere ek olarak Disney Parklar da mevcuttur. Her yaşa hitap eden çok yönlü yapım şirketi her birimizin hayatlarında yer etmeyi başarmıştır.

Bu yazımızın ana kahramanı olan Disney Şatosu’ndan da biraz bahsedecek olursak, Neuschwanstein Kalesi’nden ilham alınarak tasarlanan şato belki de milyonlarca insanın en iyi bildiği ”sihirli” yapıdır. Öyledir ki ünlü yapı oyuncağı markası LEGO’da #71040 kodlu set Disney Şatosu’dur!

Walt Disney

Walt Disney

Walter Elias “Walt” Disney, 5 Aralık 1901 tarihinde ABD’nin Illinois Eyaletinde dünyaya gelmiştir. Hepimizin bildiği Mickey Mouse karakterinin ve Disney İmparatorluğu’nun yaratıcısıdır. Sanata ve çizime olan ilgisi, 4 yaşında Missouri’deki komşularının ondan atlarını resmetmesini istediklerinde filizlenmiştir. Genç Bay Disney, sanata bağlanmış ve gazetelerdeki çizgi romanları kopya ederek çizim hayatına başlamıştır. Hatta öyle istekli ve kararlıdır ki henüz 7 yaşındayken ailesine destek olabilmek amacıyla çizimlerini satmaya karar vermiştir.

Walt & Roy Disney

Okulda ise sanatta olduğu kadar başarılı olamayan Walt derslerine değil hayallerine ve sanatına ilgi göstermeye devam etmiştir. Hikâyeler uydurup tebeşirle resmederek arkadaşlarına anlatmaya başlamıştır. Zorlu yaşamı boyunca sanata bağlılığı ve tutkusu sayesinde bata çıka, düşe kalka, her ne pahasına olursa olsun hayallerinin peşinden koşmuş ve bildiğimiz, sevdiğimiz, minnettar olduğumuz Walt Disney olmuştur.

 “Eğer onları kovalayacak cesaretimiz varsa, bütün hayallerimiz gerçek olur.”

(All our dreams can come true, if we have the courage to pursue them.)

Walt Disney
Walt Disney & Mickey Mouse

Sihirli hayallerin kalbimizde her daim ulaşılabilir olduğunu biliriz, peki ya gerçekte? Walt Disney örneğinde gördüğümüz gibi hayat bazen bize bir tokat atar, yetmez tekmeyi savurur, iş arkadaşlarımızı sırtımızdan bıçaklatır, kendi şirketimizden ayrılmak zorunda bıraktırır, Hollywood yollarını aşındırır, ‘’hayal gücün yetersiz’’ diyerek kapı önüne koyar… Ancak bilmeliyiz ki dibe vurduğumuzda gidilecek tek yön yukarısıdır. Işığı görmeyi, onu takip etmeyi öğrenmeli, kuralları biz koymalıyız. Hayaller bir kale inşaatı veya yüzlerimize birer sıcak tebessüm konduracak neşeli karakterler olabilir. Önemli olan kurulan hayale sıkı sıkıya sarılmaktır.

”Herkes düşer. Yeniden ayağa kalkarak yürümeyi öğreniriz.”

(Everyone falls down. Getting back up is how you learn how to walk.)

Walt Disney

Yazımız bir animasyon stüdyosundan dev bir imparatorluğa dönüşen Disney Company’nin logosunda bulunan şatonun ilhamı olan kale hakkındaydı; talihsiz bir kral, görkemli bir kale, hayalci bir çizer, kararlı bir şirket, muazzam bir şato aktardık sizlere. Dileriz hayalleriniz de yürekleriniz kadar büyük, mevzubahis şatolarımız kadar ışıltılı, kralımız ve hayalcimiz kadar cesur olsun!

Tüm yazılarımız için tıklayın!

Bizimle iletişime geçin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir