Le Palais Ideal, Türkçe çevirisiyle İdeal Saray, Fransız bir postacı olan Ferdinand Cheval’ın inanılmaz bir sabır ve azim göstererek inşasını tamamladığı akıllara durgunluk veren bir mimarlık harikası…
Ferdinand Cheval bu sarayı tam otuz üç yılda inşa ettirmiş ve saray tam olarak bittiğinde de 75 yaşındaymış. Hayallerinin eseri İdeal Saray’ın içine gömülmek istemiş ve buraya tamamlanması sekiz yılını alan bir anıt da yapmıştır. Fakat 1924’te, seksen sekiz yaşında hayata veda eden Cheval, Fransız hükümetinin izin vermemesi üzerine kasabanın mezarlığına gömülmüştür.
Daha önce hiç mimari eğitim almamış olan Cheval’in 1879 yılında inşasına başladığı inanılmaz güzellikteki sarayın hikayesi ise oldukça ilginç ve aslında bir ders niteliğinde. 1836 yılında Fransa’da doğan, o dönemki koşullardan ötürü fırıncı çırağı olmak için okulundan ayrılmak zorunda olan Cheval daha sonraki yıllarda da postacılık yapmaya başlıyor.
İşi gereği her gün 30 km yürümek zorunda olan Cheval’in bir gün ayağı bir taşa takılıyor ve sarayın hikayesi tam olarak burada başlıyor. Kendisini düşüren çakıl taşını daha sonra incelemek için çantasına atıyor ve diğer günlerde de aynı yerden geçerken çok güzel ve değişik nitelikte başka taşlara rastlayıp hepsini topluyor. Taşların yağmur ve akarsularla aşınıp adeta heykel gibi görünmelerine hayran kalan Cheval , kendi kendine şöyle düşündüğünü söylüyor: ‘Madem tabiat böyle heykeller yapıyor, ben de duvar işçiliğini ve mimarisini yapayım dedim.’
Ferdinand Cheval, ayrıca bir rüyasında saray ve mağaralar üzerine kurulu kale gibi bir şey inşa ettiğini ve bu rüyayı daha sonralarda da sık sık görüp etkilendiğini ekliyor.
İlk başlarda topladığı taşları evine götürüp detaylıca inceleyen Ferdinand Cheval artık o kadar taş toplamış ki taşlar cebine, çantasına sığmaz olunca posta dağıtımına ilk önce sepetle daha sonra ise el arabasıyla çıkmaya başlamış. Gündüz dağıttığı kartpostalları hafızasına kazıyıp geceleri de gaz lambası ışığında onları inşa etmeye başlamış. Dünyanın dört bir yanından gelen kartpostallar sayesinde mitolojik figürler, tapınaklar, camiler, kiliseler, filler, yabani hayvanlar, tropikal hayvanlar, etnik desenler, felsefi sözler barındıran bir saray oluşmaya başlamıştır. Ancak en çok İncil’den ve Hint Mitolojisinden esinlenmiştir.
Günden güne bir sanat eserine dönüşmeye başlayan sarayın sadece dış duvarlarını bitirmek için yirmi senesini harcayan Cheval, tamamını ise tam otuz üç sene sonra 1912 yılında bitirebilmiştir. Hiçbir mimarlık, inşaat ya da güzel sanatlar eğitimi almadan ayağının takıldığı taş ile rüyalarının peşinden koşan bu azimli insanın İdeal Saray’ı Pablo Picasso, Andre Breton, Max Ernst gibi sanatçıların da dikkatini çekmiştir.
Büyük emeklerle bir hiçten inşa ettiği sarayının duvarlarına da şu mesajı işlemiş: “ Ben bir inşaatçı değilim. Hayatım boyunca ne bir mala kullanmıştım ne de bir heykeltıraştım. Mimar olmak bir yana, keski bile bana yabancı bir aletti. Buradan geçen, bil ki şahit olduğun her şey, gördüğü bir rüyadan esinlenerek dünyanın kraliçesini yaratan sıradan bir köylünün eseri.”
Günümüzde dağ başında, turistik olmayan bir bölge olan Hauteveris kasabasını da Le Palais Ideal sayesinde yılda 100.000 turist ziyarete geliyor.
Merak etmeye başlarsanız hayal gücünün ötesinde fantastik rüyalara taşınırsınız.
FERDINAND CHAVEL
- The Interlace
- The Fosun Foundation
- Dynamic Tower: Dönen Gökdelen
- Müze Gazhane
- Mimari Tasarımda Çevre Analizleri
Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz!