Küçüksu Kasrı, Osmanlı padişahlarının dinlenme mekanı olması maksadıyla İstanbul’un Anadolu yakasında, Göksu ve Küçüksu derelerinin arasında deniz kıyısına inşa edilmiş ihtişamlı bir padişah mülküdür.

Küçüksu Kasrı’nın Tarihi

1730 yılında gerçekleşen Patrona Halil isyanı sırasında o dönem Kağıthane Mesiresi tahribata uğramış, burada bulunan köşkler ve yalılar yağmalanıp yıkılmıştır. Bu dönemden sonra tahtta bulunan Padişah I. Mahmut, günümüzde Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu konumu çok sevmiş, burada dinlenmeyi ve eğlenmeyi tercih etmiştir. Bu dönemde padişahın sık sık ziyaret edip vakit geçirdiği bu semte bir kasır yapılması kararlaştırılmış, Sadrazam Divittar Mehmet Emin Paşa tarafından Padişah I. Mahmut’un konaklaması amacıyla 1751 yılında ahşap bir köşk inşa ettirilmiştir. İnşa edilen ahşap köşkün plan ve projesi Mühendis Yusuf Efendi tarafından hazırlanmıştır. Sultan Abdülmecit dönemine kadar padişahlar tarafından yenilenen ve onarılan köşk, Abdülmecit döneminde ise padişah emriyle yıkılarak bugünkü Küçüksu Kasrı inşa edilmiştir.

Kasrın Mimari Yapısı ve Özellikleri

1857 yılında hizmete giren Küçüksu Kasrı, mimar Nigoğos Balyan tarafından tasarlanıp inşa edilmiştir. İnşa edilen bina; yığma tekniğiyle inşa edilmiş olup, bodrum da dahil olmak üzere üç katlı bir yapıdır.Taş ve tuğla kullanılarak yükseltilen bina, ortalama 15 x 17 metrelik bir alan kaplamaktadır.

Uzun kenarı denize paralel dikdörtgen planlı bir yapı olan Küçüksu Kasrı,yerden 3 metre yüksekte bir alt bölüme oturan iki kattan oluşur. Denizi gören cephesi üç düşey parçaya ayrılmıştır. Bunlardan ortadaki düz, yanlardaki dışbükeydir. Orta bölümde bulunan kapıya at nalı biçimli, iki kollu görkemli bir mermer merdivenle ulaşılır. At nalının iki kolu arasında fıskiyeli mermer bir havuz yer alır. Zemin katta boydan boya ikişer balkon vardır.Yapının bütün cepheleri, en tepede konsollar üstünde ileri taşan ve çatıyı gizleyen bir parapet duvarıyla sona erer. Yapı, devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilidir.

Ek olarak denize bakan cephede bulunan şadırvanlı küçük havuz ve merdivenin bezemelerinde, Barok Dönem mimari anlayışı benimsenmiştir. Kasrın dış süslemeleri, genç yaşta vefat eden ağabeyi Sultan Abdülmecit’ den sonra tahta geçen Sultan Abdülaziz tarafından fazla sade bulunduğu için yeniden düzenlenmiştir.

Kasrın iç mekan dekorasyonu ise Paris Operası dekoratörü Sechan tarafından gerçekleştirilmiştir. Gösterişli ve ihtişamlı olarak tasarlanan iç mekanda zemin kaplaması süslemeli ve ince işçilikli ahşaptan yapılmıştır. Alçı kabartmalı ve kalem işi süslemeli tavanlarda bulunan desen ve detayların tümü orijinal altın varakla kaplıdır.

Kasrın en değerli odaları ise deniz manzarası bulunanlardır. Bu sebeple bu odalar; arka odalara göre daha gösterişli şekilde tasarlanmış, duvarları süsleyen sanat eserleriyle ve değerli İtalyan mermerlerinden yapılmış şömineleriyle oldukça göz alıcı bir görünüme kavuşturulmuştur.

Küçüksu Kasrı ve Günümüz

Cumhuriyet döneminde de bir süre devlet konukevi olarak kullanılan Küçüksu Kasrı, 1992 yılında başlatılan kapsamlı bir restorasyonla yenilenmiş ve 1996 yılında yeniden saray-müze olarak ziyarete açılmıştır. Günümüzde de halk ziyaretine açık olan kasrın bahçesi, ziyaretçilerin dinlenip eğlenebildiği bir mesire alanı olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda ziyaretçilerin özel günlerini kutlamak için de kullanıma açık olan bu tarihi yapı, İstanbul’da görülmesi gereken tarihi yapıtların başında gelmektedir.

Tüm yazılarımız için tıklayın.

Bizimle iletişime geçin.

One thought on “Küçüksu Kasrı: Deniz Kıyısında Zarif Bir İnci

  1. Muhammed Çiçek dedi ki:

    Yazı planınız çok iyi anlaşılabilir ve kısa öz anlatıyorsunuz. Yazılarınızı dört gözle bekliyoruz. Fotoğraflarla desteklemeniz görsel hafıza olarak da destekliyor. Yazılarınızı devamını diliyorum 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir