İçindekiler
Göbeklitepe
Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın il merkezinden yaklaşık olarak 20 kilometre kuzeydoğuda, Örencik Köyü yakınlarında bulunmaktadır ve 12 bin yıllık tarihi ile birlikte bilinen en eski kült yapıdır. Göbeklitepe’nin keşfi, arkeolojide büyük bir çığır açarak bilinen gerçeklerin değişmesine yol açmıştır ve Neolitik çağa ait birçok konudaki soruların cevabının bulunmasını sağlamıştır. 2011’de UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmesinin ardından 2018’de kalıcı olarak listeye dâhil olmuştur. 2019 yılı dünyaca Göbeklitepe yılı olarak ilan edilmiştir.
Keşfi
Göbeklitepe, ilk olarak 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitesi ortaklığıyla yürütülen ‘Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırma Projesi’ yüzey araştırmaları sırasında tespit edilmiştir fakat uzun bir süre bulunan bulguların üzerinde durulmamıştır. 1994 yılında, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Heidelberg Üniversitesi’nden Klaus Schmidt sayesinde bölgede yeni araştırmalara başlanmıştır. Araştırmalar sırasında birçok sütun ve spiral yapı sayesinde Göbeklitepe’nin arkeolojik değeri ortaya çıkmıştır.
Araştırmaların ardından 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığı ve arkeolog Klaus Schmidt öncülüğünde kazı çalışmaları başlatılmıştır. Devam eden yıllar içerisinde araştırma ve kazı çalışmalarına daha pek çok kurum ve kuruluş katılmıştır. Çalışmalarda göze çarpan ve büyük katkılara sahip olan Schmidt’in 2014’teki ölümünün ardından bölge araştırma çalışmalarının öncülüğü Alman Arkeoloji Enstitüsü(DAI)’nden Prof. Dr. Ricardo Eichmann ‘e verilmiştir.
Kendi gücünün farkına varan insanoğlunun, doğanın bir parçası olmaktan çıkıp, ona hükmetmeye giden yolu açtığı yerdir.
Klaus Schmidt / Göbeklitepe hakkında.
Halen devam etmekte olan çalışmalarda şuana kadar edinilen bilgilere göre; Göbeklitepe’nin konumu, boyutları, tarihlendirilmesi ve yapıların anıtsallığı ile Neolitik dönem için ünik bir kutsal alanın keşfedildiği anlaşılmıştır. Araştırmalar ayrıca gösteriyor ki; Göbeklitepe 12 bin yıllık önemli arkeolojik buluntulara sahip ve bu onu dünya üzerinde bilinen en eski yapı konumunda bulunduruyor.
Neler Aranıyor?
Çalışmalarda bulunan arkeologların şuan için en önemli önceliği kazılmış yapıların uygun bir şekilde korunduğundan emin olmak ve ilerleyen yıllarda ise Göbeklitepe’nin kompleks stratigrafisini(yer katmanlarının incelenmesi) ve kendi içindeki kronolojisini açığa kavuşturmaktır.
Önceden kazılmış olan Çanak Çömleksiz Neolitik dönem yapıları üzerinde yeniden başlayan ayrıntılı araştırmalar sayesinde, tarih öncesi inşaat yöntemleri ve tarihi üzerine de bilinenleri genişletmeyi, avcı gruplarının toplumsal yapısı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmayı da hedeflemektedirler. Bunların yanı sıra hayvancılığın karmaşık tarihini araştıran önemli biyoarkeolojik çalışmalar ve insan kemiği analizleri de devam etmektedir. Şuana kadar yapılan kazılarda bugüne kadar çeşitli kafatası parçaları bulunmuştur ve çıkartılan üç kafatası parçası ise dünyanın en erken oyulmuş kafatasları olarak değerlendirilmiştir.
Mimari ve Yapımına Dair
20 yıla aşkın süredir yapılan kazı ve araştırmalar, bölgenin bir buluşma ve avcı grupları için bir çeşit toplanma merkezi olduğunu göstermektedir. Fakat bulunan buluntular buranın farklı bir bölge olduğuna da işaret ediyor. Göbeklitepe’nin çağdaşı olan bölgeler arasında özellikle Çayönü’nde, bu bölgeden daha farklı bir yerleşim mimarisi görülmektedir. Özellikle bölgede bulunan oyma ve kabartma motifleri yapının daha çok bir tapınak, kutsal mekan olduğunu gösterir niteliktedir.
Bölgenin ana bölümü yaklaşık olarak 20 tane olduğu düşünülen, T biçiminde ve dairesel şekilde dikili taşlardan oluşmaktadır. Boyları 3 ve 6 metre arasında değişen dikilitaşların ağırlığı ise 40-60 ton arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu taşlardan çoğu henüz yeraltında çıkarılmayı beklemektedir ve üzerlerinde insan, çeşitli hayvan ve soyut semboller olmak üzere birçok kabartma ve oyma işlemi bulunmaktadır. Uzmanlar kullanılan taşların günümüzde bile bulunmayacak kalitede olan kireç taşları olduğunu saptamıştır.
İnsanların avcı toplayıcı olarak bilindiği Neolotik dönemde, ileri düzeyde mimarlık gerektiren tapınak ve yapıların inşa edilmesi tüm dünyada büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Yapı sayesinde, avcı toplayıcı grupları arasındaki karmaşık organizasyonun iç yüzünün anlaşılması adına adımlar atılmıştır. Yapının etrafında bulunan kayalık araziler, bölgenin yapım şeklini ve sürecinin görülmesinde de yardımcı olmaktadır. Çok sayıda bulunan taş aletler, bir adet kırılmış T biçimli dikilitaş ve yarıda bırakılmış işler uzmanların bazı çıkarımlar yapabilmelerini sağlamıştır fakat yapımda gerekli olan insan gücünün ne kadar olduğu farklı değişkenlere bağlı olduğundan hala sayısı bilinememektedir. Fakat tahminlere göre çok yoğun bir iş gücü, disiplin ve hiyerarşik yapılanma gerekmektedir.
Tabakalar
Göbeklitepe araştırmalara göre Neolotik çağ boyunca yani yaklaşık olarak 4 bin yıl boyunca insanlar tarafından kullanılmıştır. Bu uzun süre içerisinde yapı tabakalaşarak 4 ayrı bölüme ayrılmıştır. Bu tabakalardan ilki şuan görünen yüzey dolgusudur. Sonrasında bulunan ikinci tabaka A ve B olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır. A tabakası dikilitaşlarda çokça görülen aslan kabartması nedeniyle ‘Aslanlı Yapı’ olarak da adlandırılmaktadır. Tabakadaki dikilitaşlar son tabakaya göre oldulça kısadır. B tabakası, bir geçiş evresi olarak değerlendirilmektedir ve en dikkat çekici özelliği yapıların oval ve yuvarlak bir biçimde oluşmasıdır. Üçüncü ve en önemli tabaka ise 12 bin yıl öncesine kadar Göbeklitepe’nin ilk oluşumlarının atıldığı evredir.
Göbeklitepe ne anlatıyor?
Bölgede çok çeşitli motifler, tekrar eden semboller, hayvan ve insan figürleri bulunmaktadır. Bütün bunların birbiri içindeki kombinasyonu düşünüldüğünde, betimlemelerin süslemenin yanı sıra anlatısal özelliklere sahip olduğu düşünülmektedir. Kullanılan motifler soyut ve somut olmak üzere yan yana kullanılmaktadır fakat şuan için bize ne anlattıklarına dair kesin bir sonuç bulunamamıştır. Yoğun olarak kullanılan hayvan kabartmalarından bazıları kurt kafası, boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, akbaba ve aslandır. Dikilitaşların stilize insan heykelleri olduğu düşünülmektedir. Dairesel bir biçimde duran sütunların üzerinde bulunan el, kol, kemer ve giysi kabartmaları, bunların yüz yüze bakan insan tasvirleri olduğu durumunu desteklemektedir.
Bunların yanı sıra dikilitaşlarda bulunan sembol ve motifler, bölgedeki sit alanında ve birçok kesici delici aletin üzerinde de bulunmuştur. Bu da, araştırmacılara göre ortak bir inanış sisteminin bulunmuş olabileceği, mitolojik geleneklere sahip kalabalık bir topluluğun varlığı olarak yorumlanmaktadır. Göbeklitepe’nin bu geniş topluluğun ritüel ve toplanma merkezi olduğunu düşündürmektedir.
Göbeklitepe’de bulunan motiflerden bazıları;
Erkek Egemenliği
Günümüze kadar Göbeklitepe’de bulunan insan ve hayvan figürlerinin hepsi açık bir şekilde erkek olarak betimlenmiş motiflerdir. Buna istisna olarak bulunan tek kadın figürü B tabakasında bulunmaktadır. Bu da demek oluyor ki, üçüncü tabaka olan Göbeklitepe’nin ilk varoluş yıllarında yapı sadece erkek avcılar tarafından kullanılmıştır. Fakat ilerleyen yıllarda bölgede kadın faaliyetlerinin de görüldüğünü söyleyebiliriz. Açıkça aynı zamanda ve yakın bölgelerde bulunan yerleşim yerlerinde kadınlarla ilişkilendirilen pek çok buluntu ortaya çıkarılmıştır. Fakat Göbeklitepe’de kadınlara ait buluntulara halen kesin bir şekilde rastlanamamaktadır.
- The Interlace
- The Fosun Foundation
- Dynamic Tower: Dönen Gökdelen
- Müze Gazhane
- Mimari Tasarımda Çevre Analizleri
Diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.