İçindekiler

Giriş

Herzog & de Meuron imzası taşıyan Elbphilharmonie, Almanya’nın Hamburg şehrinde yer alan üç tarafı suyla kaplı bir konser salonudur. Görkemli yapı, şehri yüzlerce parçaya ayıran Elbe Nehri’nin kıyısında bulunuyor. Kelime anlamı “Elbe Filarmoni Salonu” olan cam ağırlıklı bina, bir konser salonundan çok daha fazlası. İçinde bulunan otel, apartman daireleri, restoran, bar, fuaye alanları ve konser salonları ile birçok farklı amaca hizmet ediyor.

Herzog & de Meuron

İsviçreli mimarlar Jacques Herzog (19 Nisan 1950) ve Pierre de Meuron (8 Mayıs 1950) tarafından kurulan mimarlık firması, dünya çapında ses getiren çalışmalara imza atmıştır. Modern mimarinin önde gelen isimlerinden biri haline gelen firma, 2001 yılında sektörün en prestijli ödülü olan Pritzker‘e layık görülmüştür.

İkilinin öne çıkan projeleri arasında Banskide Elektrik Santrali’nin büyük bir modern sanat müzesine dönüştürüldüğü Tate Modern, sıra dışı görünümüyle olimpiyatlara ev sahipliği yapmış Pekin Ulusal Stadyumu ya da diğer adıyla “Kuş Yuvası” ve yarı şeffaf camlarıyla öğrencilerine farklı bir deneyim sunan Laban Dans Merkezi yer almaktadır. Firma aynı zamanda “Kuş Yuvası” projesinde de birlikte çalıştıkları Çinli sanatçı Ai Weiwei ile birlikte 2012 yılının Serpentine Pavilyonu’nu da tasarlamıştır.

Tarihi ve Kaispeicher A Binası

Elbphilharmonie’nin alt kısmını oluşturan Kaispeicher A, ilk olarak John Dalmann tarafından 1875’te inşa edilmiş olup 19.000 metrekarelik alanıyla limanın en büyük deposuydu. Kaispeicher, yüksek kulesiyle ve günde iki kez düşen zaman topuyla Hamburg limanının sembolü olmuştu. II. Dünya Savaşı’nda büyük hasar alan depo, daha sonra tamamen yıkılarak yerine aynı isimde bir depo daha yapıldı.

Werner Kallmorgen’ın tasarladığı ikinci Kaispeicher A, kakao, kahve, tütün ve çay depolamak için kullanılıyordu. 1963 yılında inşa edilen binanın dış cephesi kırmızı tuğladan oluşuyordu. Depo, 90’lı yıllardan konser salonu projesinin ortaya atılmasına kadar kullanılmadı.

2003 yılında mimar Alexander Gérard ve sanat tarihçisi eşi Jana Marko’nun girişimiyle ortaya çıkan konser salonu projesi için Herzog & de Meuron görevlendirildi. 2007’de temelleri atılan Elbphilharmonie’nin yaklaşık 240 Euro masrafla 2010 yılında tamamlanacağı düşünülüyordu. Fakat inşaat ilerledikçe bu rakam hızla arttı ve inşaat süresi de uzadı. Proje ancak 2016 yılında 866 Euro’ya ulaşarak tamamlanabildi. Daha sonra bu fiyatın böyle büyük çaplı bir proje için az bile olduğu öne sürüldü. Kasım 2016’da projenin Plaza ve teras kısmı halka açıldı.

2017’de ise bir Alman radyo orkestrası olan NDR Elbphilharmonie tarafından Thomas Hengelbrock şefliğinde yapılan büyük konserler ve ışık şovlarıyla konser salonunun da açılı yapılmış oldu. Bu büyük açılışa Angela Merkel de dahil olmak üzere pek çok bilindik isim katıldı.

Mimari ve İç Mekan

Elbe Nehri’ni yansıtan dalgalı camları ile bir buz dağına ya da dev bir kristale benzetilen Elbphilharmonie’nin cephesi sıra dışı açılımlara sahip. Bazı camların dışa doğru uzanan dalgalarında, cepheye dik olarak yerleştirilen pencereler bulunuyor. Balkonlar ise yarım daire şeklindeki büyük açıklıklardan oluşuyor.

8 adet kıvrımlı parçadan oluşan çatısı ise 6000 tane parıldayan dairesel parçayla kaplı ve etkileyici ışık yansımalarına yol açıyor. Çatıdaki yüzeyler farklı yüksekliklere çıkıyor ve yapının batı tarafında en yüksek noktası olan 108 metreye ulaşıyor. Gökyüzü, bulutlar, Elbe Nehri ve su üzerinde gezinen araçların görüntüsü yapının camdan cephesine yansıyor ve günün her saati büyüleyici bir görüntü ortaya çıkarıyor.

Yapının iç mekanında devamlı bir akış konsepti benimsenirken, katmanların gücünden de faydalanılmış. Farklı yükseklik ve şekillerde katmanlar mekana yayılarak çeşitli işlevlere sahip alanlar arasında gözlem ve geçit alanları oluşturulmuş ve bir bütünlük sağlanmış.

elbphilharmonie

Giriş ve Kaistudios

Kaispeicher A’nın içinde oldukça geniş bir otopark ile birlikte Kaistudios bulunuyor. Enstrüman Dünyası da denilen bu bölümde müzik seminerleri, eğitimler ve atölye çalışmalarının yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen müzik aletleri de ziyaretçilerle etkileşime açık.

Tuğla binanın doğusundan başlayarak bütün bir cephesi boyunca devam eden 82 metrelik yürüyen merdiven, bir ucundan bakıldığında diğer ucunun görülmeyeceği şekilde eğimli bir yapıya sahip olup ziyaretçileri girişten alıp tuğla binanın tepesine çıkartıyor. Tünel (Tube) adı verilen eğimli merdivenin sonunda liman ve rıhtımların manzarasını sunan panoramik camıyla bir seyir alanı ve iki kata yayılan çeşitli yeme-içme alanları bulunuyor.

Plaza, Teras ve Resital Salonu

Kaispeicher’yı konser salonuna bağlayan Plaza, büyük salon ve resital salonuna bağlanan kıvrımlı merdivenleri ve terasa açılan dalgalı camları ile bir toplanma alanı oluşturuyor. Plaza aynı zamanda otel, fuaye alanları ve mağazaya açılıyor. Yapının çevresini saran büyük teras ise Elbe ve şehrin etkileyici görüntüsünü sunuyor. Aynı zamanda terasın üzerinde devam eden yapıdaki çeşitli açıklıklar ziyaretçileri terasa davet eden ışıklandırılmış kemerler oluşturuyor.

Resital Salonu ise oda müziği, jazz konserleri, çeşitli resitaller için tasarlanan küçük, samimi ve karma kullanımlı bir salon. 550 kişi kapasitesi ve sesi salona dağıtan dalgalı formdaki meşe kaplamaları ile hem akustik hem görsel olarak etkileyici bir deneyim sunuyor.

Büyük Konser SalonuElbphilharmonie

Yapının ostasında geniş bir alan kaplayan Büyük Konser Salonu (Grand Hall), oturma alanlarının çeşitli yüksekliklerde teraslardan oluştuğu ve sahneyi çevrelediği bir salon tasarımı olan bağ stilinde yapılmıştır. Teraslı oturma alanlarının ortasında yer alan orkestra sahnesinin tepesinde oldukça kapsamlı bir ses yansıtıcısı asılıdır. Bu stilin yarattığı en büyük avantajlardan biri de 2100 kişi kapasiteli salonda hiç bir izleyicinin orkestra şefine 30 metreden daha uzakta kalmamasıdır. Bu atmosfere aydınlatma olarak 1000 adet el üfleme camdan küresel lamba eşlik ediyor.

Yasuhisa Toyota ve Elbphilharmonie Büyük Salonu

Yapının bütün akustiği dünyaca ünlü akustikçi Yasuhisa Toyota’ya ait. Salonun duvarları ve tavanını kaplayan 10000 adet şekilli levha, sesi salonun her bir yanına dağıtarak başarılı bir akustik performans sunuyor. Rengi ve dokusundan dolayı “beyaz deri” denilen bu kaplamayı salona giren herkes yakından inceliyor ve dokunmadan edemiyor. Yapının en önemli özelliklerinden biri de bu; kullanılan elementlerin ziyaretçileri etkileşime davet etmesi. Tüm bu unsurlar bir araya gelerek salonu gizemli bir mağara gibi gösteriyor.

Konser salonlarında yükseklerde ve ulaşılamaz olan devasa borulu org, Elbphilharmonie’de terasların arasından geçerek salonun mimarisiyle bir bütün oluşturuyor. Böylece yapının birçok yerinde benimsenen “herkes için” konsepti, orgun dizaynında da öne çıkıyor. Orgun boruları ziyaretçilerin rahatça ulaşabileceği yerlerde bulunuyor ve eskimemesi için özel malzemeyle kaplılar.

Otel ve Rezidanslar

Westin Hamburg Otel ise 244 odası, spa, restoran, bar ve çeşitli tesisleriyle Elbphilharmonie’nin doğu cephesini kaplıyor. Dalga formlu ve baskılı camlarından Hamburg’un ayaklar altına serildiği otel, şehrin tartışmasız en etkileyici oteli.

Modern mimarinin etkileyici eserlerinden biri olan bu filarmonik konser salonunda yaşamak da mümkün. Yapının batısında yer alan 45 konut, kıvrımlı cam cephesi, balkonları ve eşsiz Elbe manzarası ile sakinlerini karşılıyor.

Diğer yazılarımız için tıklayın.

Bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir