Jaipur, diğer adıyla pembe şehir Hindistan’da bulunan en önemli şehirlerden bir tanesi, Racasthan eyaletinin ise başkentidir. Şehirde görkemli saraylar gibi pek çok dikkat çeken mimari eser ve kültürel mekân bulunmaktadır. Bunlardan pek çoğu doğu ve batı mimarilerinin harmanlanmış birer versiyonudur. Sizler için bu nefes kesen mimari eserlerden üç tanesini, üç sarayı ele almak istedim.

Kent Sarayı

Yapı, şehrin merkezinin kuzey bölgesinde yer almaktadır. Rajput, Babür ve Avrupa mimarileri etkisinde inşa edilmiştir. Maharaja Sawai Jai Singh II sarayın inşasını başlatan hatta Jaipur’u Amber krallığının başkenti ilan eden kurucu hükümdardır.

Yapının inşası ile birlikte şehir de yapılanmaya başlamıştır. Pembe renkli duvarları, diğer yapılara da öncülük etmiş ve şehre “Pembe Şehir” denmesinde büyük bir rol oynamıştır.

Kent sarayı pek çok parçadan oluşan kompleks bir yapıdır. Üç ana giriş kapısı, çeşitli avluları, bahçeleri, bir tapınağı ve pek çok galerisi bulunmaktadır.

  • Udai Pol, Virendra Pol ve Tripolia Kapıları: Tripolia kapısı kraliyet ailesinin kullandığı kapıdır. Diğer kapılar ise halka açıktır. Farklı zamanlarda ve o dönemin mimari tarzlarında fraklı farklı inşa edilmişlerdir.
  • Govind Dev Ji Tapınağı: Hindu tanrıları olan Govind Dev Ji’ye (Lord Krishna ) ve eşi Radha ji’ye adanmıştır. Saray kompleksinin bir parçasıdır.
  • Sabha Niwas ( Diwan-e-Aam ): Halka açık bir salondur. Tavanı boyanarak süslenmiştir ve mermer kemerlerle desteklenmektedir.
  • Sarvato Bhadra ( Diwan-e-Khas ): Bu salon kraliyete ait bir salondur. Eskiden kraliyet ailesi üyelerinin yargılanmasında mahkeme salonu olarak ve taç giyme törenlerinde kullanılmıştır ve günümüzde hala düğün, festival gibi özel günlerde kullanılmaktadır. Ayrıca bu salon iki büyük gümüş kapıya sahiptir ve bu kapılar, Guinness Dünya Rekorlar kitabında dünyanın en büyük gümüş kapları olarak yer almaktadırlar.

  • Pritam Niwas Chowk: Chandra Mahal’e erişim sağlayan bir iç avludur. İçerisinde ört mevsimi ve Hindu tanrılarını temsil eden motifler ve resimlerle süslenmiş dört adet kapı bulunmaktadır.

  • Chandra Mahal: Yedi kattan oluşur ve kompleksin en eski yapılarından biridir. Her katın kendine has isimleri vardır.
  • Mübarek Mahal: Zamanında misafirleri ağırlamak için inşa edilmiştir. Şuanda ise kütüphane ve galeri olarak kullanılmaktadır. Dört tarafı aynıdır ve bej mermerden oymalara sahiptir.
  • Galeriler: Tekstil, ulaşım, resim, fotoğraf ve silah gibi pek çok galeri bulunmaştadır.

Jal Mahal

Jal Mahal, Su sarayı olarak da bilinir. Yapımı sırasında Babür mimarisinden etkilenilse de daha çok Rajput mimarisinden esinlenilmiştir. Man Sagar Gölü’nün ortasında yer alır. İlk inşa edildiği zaman(1699), bu göl o bölgede bulunmamaktaymış. Yapının bulunduğu havza yumuşak kayaçlardan oluştuğu için zaman içerisinde Man Sagar Gölü meydana gelmiş.

Yapı beş katlıymış ancak göl bölgeye dolduğunda yapının dört katı su altında ve en üst katı da açıkta kalmış. Bir gölün tam ortasında bulunması nedeniyle Jal Mahal zaman içerisinde deformasyona uğramış ve daha önce defalarca restore edilmiştir. Şuanda da yapı üzerinde pek çok girişimcinin ve Rajcasthan Hükümetinin payı bulunan büyük bir restorasyon çalışması devam etmektedir. Çalışmalar sonucunda Jal Mahal’in şehrin en gözde mekânlarından bir tanesi olması hedeflenmektedir.

Hawa Mahal

Rüzgârlar Sarayı olarak da bilinir. Sarayın sıcak yaz aylarında bile serin kalmasını sağlayan bir mimari yapısı vardır. Kırmızı ve pembe kumtaşından inşa edilmiştir. Kraliyet ailesinin kadın mensuplarının genellikle festivalleri izledikleri yapıdır. 1799 yılında Maharaja Sawai Pratap Singh, şehrin kurucusunun torunu, tarafından inşa edilmiştir. Kent Sarayının hemen arkasında bulunmaktadır. Hawa Mahal’e giriş kent sarayından da sağlanmaktadır.

Beş katlı ön cephesi, çokça kafes ve pencere ile süslenmiştir. Yaklaşık 15 metre yüksekliğindedir. Tepe noktasına doğru daralan bir şekli vardır. Yapının mimarı Lal Chand Usta’dır. Karmaşık bir şekilde oyulmuş olan ön cephesi jharokhalara ve 953 adet nişe sahiptir. Hindu Rajput mimarisi ile İslami Babür mimarisinin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu sebeple her iki tarzı da yansıtır.

Sarayın arka cephesi, ön cephesine kıyasla epey sade kalmaktadır. Aynı Zamanda bu cephe bir avluya açılır ve çift katlı binaları içerisinde barındırır. Pembe renkli kubbeleri, yivli sütunları, yaldızlı işlemeleri ve kabartmalı mermerleriyle nefes kesen bu saray ziyaretçileri tarafından da çokça ilgi görmektedir.

Daha fazlası için buraya tıklayabilirsiniz.

Bizimle iletişime geçin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir