Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
Bugün Türkiye’mizin eşsiz şehirlerinden biri olan Sivas’ımızın ev sahipliği yaptığı Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’ndan söz etmek isterim .Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak bildiğimiz bu müthiş yapı birlikteliği ; camii ,darüşşifa ve türbenin oluşturduğu bir külliyedir .Camii 1228-1229 yıllarında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek beyliği ve beyi Ahmed Şah tarafından, Darüşşifa ise aynı zamanda , Ahmed Şah’ın eşi ve Erzincan beyi Behramşah’ın kızı Turan Melek vasıtasıyla Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah bir mimara güvenilip yaptırılmıştır. 1228’de başlanıp 1243’e dek gelen sürecin ve bu muazzam yapının imzası , kilit ismi Hürrem Şah olmuştur.
Öncelikle kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin belirli yerlerinde gördüğümüz , Ahlatlı ve Tiflisli ustalarımızın eşsiz ellerinden ortaya konulmuş , taş işçiliğinin ender ve en özel örneklerini yansıtan harika motifler tüm insanlığın ilgisini ve dikkatini farklı açılardan ve ilgi alanlarından çekmektedir. En ilgi çekici ve özgün yanlarından biri ise ;uzaktan baktığımızda simetrik olduğu sanılan , ancak aslında asimetrik olan bezemelerde yer alan on binlerce motif ve desenin hiçbirinin birbirini tekrar yinelememesi ; evrendeki değişik varlıkların mükemmel bir harmoni ve denge beraberliğinde olduklarının taşa işlenerek gözler önüne sunulmasıdır.
Bu yapımızın teknik özelliklerine gelecek olursak; Darüşşifa caminin güney tarafına dayanmaktadır. Orta bölümü ışık kubbesiyle adeta örtülmüş ve giriş ile birlikte 4 eyvandan oluşmuştur. Darüşşifa’nın kuzeydoğusuna geldiğimizde muhteşem türbesi gözler önüne gelir. Harim mihraba dik beş sahından oluşmuştur. Orta sahın ise diğer sahınlardan daha büyük ve geniştir. Buranın içerisinde olan dilimli mihrap önü kubbesi dıştan kümbeti anımsatan piramit bir örtü yardımıyla bezenmiş ve dışarıdan da camiye hakim bir şekle getirilmiştir. Orta sahında ayrıca bir ışıklık yer almaktadır.
Işıklık kubbesine ilerleyişte yelpaze şeklinde Türk üçgenleri kullanılmıştır. Camide sahınların hepsi birbirinden farklı ve değişik yıldız tonozlarla örtülmüştür. Camide hem Selçukluların avlulu plan tipi, aynı zamanda Emevi plan tipini birlikte görebilmek mümkündür. Gerek süslemesi (desenler,motifler ve daha nicesi) gerekse plan tarzı olarak son derece eşsiz ve özgün bir yapı taşıdır. Aralarında biçem birlikteliği bulunmayan 3 portalin süslemeleri birbirlerinden değişik ve son derece ilginçtir. İki başlı kartal desenini de bulunduran işlemeler son derece ve oldukça taşkın aynı zamanda barok karakterlidir. Batı portalinde Alaaddin Keykubad’ın arması olan çift başlı kartal ile Ahmet Şahın arması doğan motifi bulunmaktadır.
Ahmet Şah ve Melike Turan Melek’in sanat görüşleri , o zamanın veyahut dönemin bir Türk beyi ve hanımı için muazzam bir kültürel tavırdır. Selçukluların Anadolu’ya yerleşmelerinden itibaren Osmanlı’ya kadarki döneme uzanan üç yüzyıl içerisinde , Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası , Anadolu -Türk sanat ortamının komplike gibi gözükse de aslında çok farklı kültürlerin , etnik yapıların birleşimi ve harikuladeliğini anlatan sanat eseridir.
Hürrem Şah tek eseri olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa’da bütün üslüp ve biçemleri bir araya getirerek oldukça zengin bir bezeme şekli oluşturmuş ; kozmik, inanç, soyut ve somut , simgesel ve stilize desenler , figür , amblem, gölge oyunlarını Divriği taç kapılarına işleyip bezemişlerdir. Yapı barok ve gotik mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Darüşşifa kapısı üstündeki klasik gotik tasarım Avrupa sanatındaki gotik ve barok sanatından 50 yıl kadar önce görülmüştür. 1250’de Avrupa’da ortaya çıkacak olan klasik gotik 1228’de bu eserde ortaya çıkmış , ilk bu yapıda görülmüştür.
Batı’da uzun süren mimari Doğu’da daha kısa sürmektedir. Nedeni ise iç dünyanın göz önüne serilmesi , somuttan soyuta giden bir söyleyiş ve bireysellikten evrenselliğe geçiş noktası bulunmaktadır. Bu muhteşem mimari oldukça emek isteyen oldukça zahmetli ve oldukça nadide bir eserdir. Ülkemizin binbir eşsiz yapıları arasında başlarda yerini almakta , tahtını kurmaktadır.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nı anlatmakta bir bakıma sözler yetersiz kalıyor ;herkesin gelip kendi gözleriyle görmesi, o atmosferi yaşaması gerekiyor. Bu cümleleri öngören Evliya Çelebi ise kendisini bu konu için vakti zamanında şöyle ifade etmiştir: ” Methinde diller kısır, kalem kırıktır.” Bu muhteşem eser bir sözle ancak bu kadar iyi, bu denli özlü ve derin anlatılabilirdi.
Gezenleri,görenleri kendisine aşık eden Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası , sanat tarihçilerimiz tarafından “Divriği mucizesi”, “Anadolu’nun Elhamrası” gibi söyleyişlerle,ifadelerle tanımlanmıştır. İslam mimarisinin bu eşsiz başyapıtı, T.C. Cumhurbaşkanlığı makamının koruması altındadır. Aynı zamanda bu değerli eserimiz 1985 yılında UNESCO tarafından ”Dünya Kültür Mirası” listesine alınmıştır.
- The Interlace
- The Fosun Foundation
- Dynamic Tower: Dönen Gökdelen
- Müze Gazhane
- Mimari Tasarımda Çevre Analizleri
Tüm yazılarımız için tıklayın.
Bizimle iletişime geçin.