Anıtkabir

”Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe… Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı? Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır O oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı? Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.”

İsmail Habib Sevük/ ‘Atatürk’le Beraber’
anıtkabir
Anıtkabir

57 yıllık yaşamını Türk milletinin bağımsızlığına adamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yummasının ardından; bütün güzel duygularımızla onu anabilmek için ilke ve inkılâpları ile çağdaşlaşmaya yönelik düşüncelerini yansıtacak bir anıtmezar yapma fikri, Atatürk’ü kaybetmenin derin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve Anıtkabir’in yapımına karar verilmiştir.

Anıtkabir dediğimizde akla gelen son derece sade fakat görkemli yapı yalnızca bir mezar değil; tarihimizin önemli değerlerini ve anılarını koruyan, Türk milletinin hatıralarına sahip çıkan bir anıttır.

Atatürk’ün vefatından sonra naaşının taşınması için bir kompleks yapılması kararlaştırılmıştır. Türk milleti olarak, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasına saygımızı göstereceğimiz bu anıt için 1941 yılında bir proje yarışması düzenlenmiştir.

Anıtkabir’in Mimarisi

Yarışma jürisinde, o zamanlar Avrupa’nın ünlü sanatçılarından olan Alman Prof. Paul Bonatz ve birçok saygın isim yer almıştır. 27’si yabancı olmak üzere Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan önemli mimarlar, toplam 47 proje ile yarışmaya katılım göstermişlerdir. Bu yarışmada en beğenilen proje Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın projesi olmuştur. Projenin seçilmesinden sonra, kamulaştırılma çalışmaları ile inşaat süreci başlamıştır. 9 Ekim 1944’de yapılan görkemli bir temel atma töreni ile başlayan inşaat, 9 yıllık bir süre içinde tamamlanmıştır.

Anıtkabir İnşaat Zamanı

Türk mimarisinde 1940-1950 yılları arası “II. Ulusal Mimarlık Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır. Anıtkabir bu dönemin özelliklerini en iyi yansıtan yapılardan biridir.

Bu dönem özellikleri ile beraber Anıtkabir’de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanmaktadır. Örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerlerde kuleleri dört yandan saran -Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan- bordür bulunmaktadır. Ayrıca Anıtkabir’in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadır. Bütün bu özellikleriyle yapıldığı dönemin en iyi örneklerinden biri olan Anıtkabir yaklaşık 750.000 m²lik bir alanı kaplamaktadır.

Başlangıç noktasındaki İstiklal ve Hürriyet kulelerinden, iki yanında Hüseyin Özkan’ın 24 Hitit aslanının yer aldığı Aslanlı Yoldan, Mehmetçik, Müdafaa-i Hukuk, Cumhuriyet, Zafer, İnkılap, Misak-ı Milli, Barış ve 23 Nisan kulelerinin çepeçevre sarmaladığı Zafer Alanı’na kadar her nokta, Türk’ün verdiği bağımsızlık ve özgürlük savaşını anlatmaktadır.

32 x 60 metre boyutlarında ve 20 metre yüksekliğindeki duvarları ve döşemesi koyu renkli Bilecik mermerleriyle kaplıdır, tavanı altın mozaikle süslüdür. Büyük Salon’un gizemli havası ise insanı, acılarla, gözyaşlarıyla dolu savaş yıllarına götürmektedir. Salonun giriş kapısının karşısında, penceresi Ankara Kalesi’ne bakan duvarın önündeki taş bir set üstünde tek parça mermerden oluşan simgesel bir lahit vardır. Atatürk’ün naaşı, lahidin tam altındaki toprak mezardadır.

Bu görkemli salondan çıkıldığında, sol yanda İnkılap ve Misak-ı Milli kuleleri arasındaki galeri, 1960’da açılan Atatürk Müzesi’dir. Burada Atatürk’ün özel eşyaları, giysileri, madalyaları, fotoğraflan, kendisine sunulan armağanlar, Atatürk’le ilgili belgeler sergilenmektedir. Ayrıca 1967’de kurulan Atatürk Kitaplığı da İnkılap Kulesi’nde yer almaktadır. Atatürk’ün Çankaya’daki özel kitaplığı buraya nakledilmiştir.

Anıtkabir’in birçok duvarına Atatürk’ün bazı söylevlerinden bölümler yazılmıştır. Duvarları; Zühtü Müridoğlu, Şadi Çalık, Ali Hadi Bara, İlhan Koman ve Nusret Suman kabartma ve heykellerle süslemişlerdir. Ana yapıya giriş kapısının solunda Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, sağ yanında ise Gençliğin Cevabı bulunmaktadır.

Atatürk’ün arkadaşlarından, Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün mezarı da, ana yapının tam karşısındaki, Barış ve Zafer kulelerinin arasında yer almaktadır.

Ata’mız…

Türk milletinin, Türk gençliğinin gününü ve geleceğini canı pahasına koruyan Mustafa Kemal Atatürk’ü anmadan yazımızı sonlandıramayız. Cumhuriyetimiz için, haklarımız için, özgürlüğümüz için, geleceğimiz için minnettarız.

Biz, Türk gençliği, birinci vazifemizin Türk istiklâl ve cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa etme etmek olduğunun bilincinde, yolumuzu aydınlatan ilkeler ışığında emin adımlarla ilerlemekteyiz.

Unutmayacağımıza, unutturmayacağımıza söz veriyoruz. Çocukluğumuzu, gençliğimizi; geçmişimizi ve geleceğimizi borçlu olduğumuz Ata’mızı ölümünün 82. yıl dönümünde saygıyla ve sevgiyle anıyoruz. ‘’Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!’’

Tüm yazılarımız için tıklayın!

Bizimle iletişime geçin!

One thought on “Ata’mız ve Anıtkabir: Saygı ve Rahmetle Anıyoruz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir