İçindekiler

Kuzey Amerika yerlileri mimariyi halkın barınması için gerekli olan bir araçtan çok, kendilerinin yeryüzü ile gökyüzü arasındaki konumlarının sembolik bir temsili olarak görüyorlardı. Kuzey Amerika aşırı farklılık gösteren çevre koşullarına sahip geniş bir alanı kapsar. Her bölgenin halkı, kendi yaşadıkları koşullarda ihtiyaçlarını giderecek bir mimari tarz benimseyerek çeşitli yapılar inşa etmişlerdir. Büyük Düzlükler ve Büyük Göller bölgesindeki kabileler göçebe bir hayat sürdüklerinden konutları da taşınabilir özellikteydi. Tekrar kullanılabilen malzemeler ile birlikte kolay monte edilebilen mimari yapılar oluşturdular. Güneybatıda ise toprak kullanılarak daha kalıcı yapılar meydana getirmişlerdir.

Tipiler

Büyük düzlüklerde yaşayan kabileler , tipi adı verilen aslında bizim baktığımızda çadır gibi diyebileceğimiz portatif evleri tercih ediyorlardı.  Buralarda , gıda ve barınma dahil olmak üzere daha birçok başka yönden bel bağladıkları hayvanların göçlerini takip ediyorlardı. Arapaholar, Karaayaklar, Şayenler , Komançiler ve Apsalokeler(Crowlar) hep bu portatif evleri tercih ediyorlardı. Bu tipiler öyle yapılmışlardı ki, içindeki hava sıcak veya soğuk olacak, içinde yaşayanları rüzgar ve yağmurdan koruyacak şekilde gerekli ayarlamalar yapılabiliyordu. Kabile üyeleri bir demet sırığı koni biçiminde yerleştiriyorlardı. Daha sonra duvarları oluşturmak için oluşturulan iskeletin üzerine bizon derisi geçiriliyordu. Duvar yalıtımı, hane halkının içeride yaktığı ateşin sıcaklığının dışarı çıkmasını önlüyor; duman da tipinin tepesinde bulunan bir delikten dışarı çıkabiliyordu.

Aslında baktığımızda çok basit gibi görünen bu yapılar olağanüstüdür. Hane halkı rüzgara karşı ek koruma sağlamak istediğinde tipiyi aşağıya doğru çekerek konik şekli daha düz hale getirebiliyordu. Yaz aylarında , havalandırma amacıyla arkaya doğru toplanabilen bizon derilerinin üzerlerine bazen rüyaları ya da spritüel gelenekleri temsil eden renkli resimler yapılıyordu.

  Bu yapıların illa ki tek bir aileye ait olması gerekmezdi. Bazı tipiler öyle büyüktü ki , etrafını kaplayabilmek için 30 bizon derisi gerekirdi. Burada yaşayan kabileler göçe başladığında, tipi sökülüp toplanarak at sırtında taşınırdı ve başka bir yere vardıklarında portatif olması sayesinde tekrardan kurulurdu.

Günümüzde hala tipi tarzı çadırlar, kamp severler tarafından kullanılmaktadır. Soğuk havalarda içinde ateş yakılabilme imkanı ve sıcak havalarda da üst açıklığın hava akışı sağlayarak havalandırma görevi üstlenmesi belki de tercih edilmesinin en önemli nedenidir. Aynı zamanda dış ve iç mekan dekorasyonunda da kullanılmakta.

Wickiup (Wigwam)

Kuzeydoğuda ve kuzeybatı düzlüklerinin bazı bölgelerinde bu tarz Kızılderili çadırları popülerdi. Bu çadırlar da tipiye benzer yapılardı. Toprağa ağaç dalları çakılıp, sonrasında da bu dallar üst kısımda kubbe oluşturacak şekilde eğilip yapılıyordu.Wickiup’ın eğimli iskeleti daha ufak dallar ve samanla ya da geniş ağaç kabukları ile kaplanıyordu. Kubbe yapısı sayesinde rüzgara karşı sağlam durup, aynı zamanda büyük miktarda karı da taşıyabiliyordu. Bu yapılar genellikle beş buçuk ile altı metre genişliğindeydi.

Toprak Kulübeler

Büyük düzlüklerde ve doğudaki ormanlık alanlarda yaşayan birçok kabile toprak kulübeler inşa ediyordu. Bu yapı şekli ağaç kütüklerle meydana getirilen bir kolon-kiriş sisteminden oluşuyordu. Yapı ustaları temeli oluşturmak üzere, yer yüzeyinin birkaç metre altına inen bir çukur kazıyordu. Buradan anlayacağımız üzere yapının tabanı zemin hizasında oluyordu. Böylece toprağa yerleştirilen kütüklerin dayanıklılığı sağlama alınıyordu. Kütüklere yaslanan direklerle konik bir yapı meydana getiriliyor ve çerçevenin toprakla kaplanmasıyla duvarlar oluşturuluyordu. Binalarda, toprağı sıvamak için dal örgü tekniği kullanılıyordu. Kullanılan bu teknik de binanın güçlü bir yalıtıma sahip olmasını sağlıyordu.

Sağ tarafta gördüğünüz bu yapı, güneybatıdaki Navahoların yaşadığı Hogan adlı evlere örnektir. Bu yapılar ağaç kütüklerinin veya direklerin dairesel bir düzende istiflenmesi ile ve giriş kapısı olarak bir açıklık bırakılmasıyla oluşturulan meskenlerdi. Bu şekilde istiflenen ağaç kütükler duvarları oluşturuyor ve sonrasında kavislenerek  kubbe şeklindeki tavan oluşturuluyordu. Aradaki boşluklar yaprak ve saplarla doldurulup tüm yapı çamurla kaplanıyordu.

   

Toprak Kulübelerin İnşası

Bu yapıların –tipi ve toprak kulübelerin­­- yapımında kadınların rolü çok büyüktür.  Bir tipinin yapımı için 2 kadın beraber çalışırdı. Toprak kulübeler içinse kolon ve kirişleri oluşturacak kütükleri erkekler yerleştirir, kalan tüm işi kadınlar yapardı. Bu sebep dolayısıyla, yapıların kadınlara ait olduğu inancı oluşmuştu. Evlerin mülkiyeti kadından kadına geçerdi. Eve herhangi bir süsleme, değişiklik yapmak için erkeklerin evin sahibinden yani kadından izin alması gerekirdi.

Cahokia

Kuzey Amerika Yerlileri

  St. Louis şehri yakınlarındaki Cahokia büyük ihtimalle Missisippi kültürünün kökenini oluşturmaktadır. Cahokia kültürü Amerika’nın orta batısından güneydoğusuna uzanan topraklarda yaşayan tarım toplumu gruplarından oluşmaktadır. Bu yerleşim yaklaşık 12 kilometrekarelik bir alana yayılmaktaydı . En yoğun döneminde 30 binlik nüfusu barındırıyordu.

   Cahokia’da toprak setler popülerdi ve bunlar şehir işlevi gören bir düzende inşa ediliyordu.  Bu setlere orta batı ve güneyde yer alan birçok bölgede rastlanabilir. Bunların bazıları çok ileri düzey olabiliyordu. Bugün Orta Alabama’da yer alan bu setlerin en ünlüsü olan Monks Mound da topraktan yapılmıştır. Alana piramit şekli verilmiştir.

Bu konuda bilgi edinmek çok da kolay değildi. Çünkü Cahokia kabilesinin yazılı dili yoktu. Ayrıca Avrupalı yerleşimciler bu kültürleri ortadan kaldırmak için çok kararlı bir tutum sergilemişler ve büyük oranda başarılı olmuşlardır.

Kulübeler

Bu yapı daha çok kuzeybatıda popülerdi. Burada yaşayan kabileler bitki, balık ve deniz memelilerini tüketerek yaşıyorlardı.Bu kulübeleri inşa ederken mimarlar, kütük çerçeveyi inşa etmek için dairesel kirişler kullanmışlardır. Sedir ağacı kabuklarından yapılmış bağlar, parçaları bir arada tutuyor ve yapıların üzeri beşik çatılarla örtülüyordu.

Çukur Evler ve Diğer Barınak Tipleri

Yakamalar mağara evler yapmak için 100 ila 150 cm derinliğinde çukurların üzerine kolon-kiriş düzeniyle kalas çerçeveler inşa ediyorlardı. Bu çerçevelerin üzerini örtmek için ise çam iğnelerinden, toprak ve çim halılardan faydalanıyorlardı. Diğer barınak tiplerine örnek olarak da Ramadalar sıcak havalar için yapılmış evlerdi. Önce toprağa direkler dikiliyor, daha sonra da sazdan bir çatıyla örtülüyordu.

Pueblolar

Güneybatı kavimleri pueblolar inşa ederlerdi. Bunlar başlangıçta çukur evlere benzer yapıda olsalar da zamanla toprak zemine oturtulan yapılar haline dönüştüler. Pueblo evlerinin zeminleri üzeri toprakla kaplanmış keresteden yapılıyordu. Bu evlere tepede bulunan bir delikten giriliyordu. Duvarlar için kireçtaşı kullanılıyordu. Üzerileri de keresteden ufak çatılarla örtülüyordu. Çatılar da kerpiçle kaplanıyordu. Bu yapılar zamanla o kadar gelişti ki kat sayıları artmaya başladı ve tam bir konut haline geldiler.

  Bu yapıların en ünlülerinden biri olan Mesa Verda çok yüksek bir uçurumun altında yer alan bir bölgeye inşa edilmişti. Bulunduğu bölgenin koşulları da yapılar için doğal bir korunma sağlıyordu.

Mesa Verda

Tüm yazılarımız için tıklayın.

Bizimle iletişime geçin.

Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri Kuzey Amerika yerlileri

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir