İçindekiler

Hierapolis Antik Kenti Yunanca ”kutsal şehir” anlamına gelir ve Denizli (Pamukkale) civarında bulunan bir antik kenttir.Bazı antik coğrafyacılardan aldığımız bilgiler doğrultusunda birkaç çıkarım ortaya konulmuştur. Bunlara değinecek olursak ; az önce bahsettiğim antik coğrafyacılar Strabon ile Ptolemaios‘un beyan ettiği bilgilerde Karia bölgesine sınır olarak gösterilen Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakın olmasından ötürü Hierapolis’in bir Frigya kenti olduğu iddia edilmektedir.

Hierapolis

Aslına bakılırsa kentin kuruluşu hakkında elimizde olan bilgiler yetersizdir. Pergamon Krallığı zamanlarında  II. Eumenes tarafından MÖ 2. Yüzyıl başlarında kurulduğu öne sürülmüştür. Ayrıca Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan ötürü , Hierapolis adını alması ise elimizde olan farklı bir bilgidir . MS 60 yılı, Roma İmparatoru Neron Dönemi’nde yaşanan felaket depreme kadar Hierapolis Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı , son derece sadık bir şekilde özgün dokusunu devam ettirmiştir .

Aynı zamanda deprem kuşağında yer alan bu muhteşem antik kent Neron Dönemi depreminden acı bir şekilde etkilenmiş, oldukça büyük bir hasar görmüştür. Tüm bunların üzerine kendisini tamamen yenilemiştir. Art arda yaşadığı depremlerden sonra Hellenistik özelliğini (niteliğini) maalesef elinde tutamamış ,hemen hemen herkesçe bilinen Roma Kenti görünümüne bürünmüştür. Hierapolis çağlar ve dönemler boyunca önemini korumaya devam etmiştir. (Roma Dönemi’nden sonra Bizans Dönemi’nde de oldukça önemli bir rol kazanmış,merkez sayılmıştır.)

Hierapolis Bizans Dönemi sonrasında 12. yüzyıl sonlarına yakın Anadolu Selçukluları’nın sınırları arasına dahil olmuştur. Antik kentin içinde birçok yapı bulunmaktadır Bunları söyleyecek olursam; kare alan içine özenle yerleştirilmiş Oktokonus Tapınağı , Nekropol, tiyatro, Domitiyan yolu ve kapısı, Agora, Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı , Gymnasium , Frontinus Caddesi ve kapısı , Tritonlu Çeşme Binası , Apollon Kutsal Alanı, su kanalları, Direkli Kilisesi , Katedral ve Roma hamamı kalıntıları yer almaktadır.

Bu antik kentin girişine tüm ihtişamıyla işlenilip yerleştirilen Medusa figürü hepimizin o bildiği tanrıça Medusa’dan korunmak için konulmuştur. Bu inanç ise hemen hemen milletimizdeki her Türk’ün aşina olduğu ”nazar boncuğu” kültürü olarak bilinmektedir. Şehir hem doğa hem de kültürel miras olarak 09.12.1988 tarihinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne adını koydurmuştur.

Hierapolis Antik Tiyatrosu

300 ayak yani 91 metre uzunluğunda Grek Tiyatrosu tipinde yamaca yaslanmış olarak duran antik tiyatro üzerinde bulundurduğu tüm cepheleriyle birlikte korunabilen oldukça özel ve büyük bir yapıdır. 60 yılında geçirdiği depremden sonra inşasına Flaviuslar döneminde 62 yılında başlanmıştır. Bu antik tiyatro Severuslar döneminde 206 yılında inşasını tamamlamıştır.

Antik Tiyatro’nun Mimari Yapısı

Antik kentin Cavea’sında 50 oturma sırası yer almaktadır ve bu sıralar tam 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmıştır. Diozoma’ya ise Cavea’nın tam olarak ortasından diyebileceğimiz her iki tarafından da tonozlu birer geçit ile girilmektedir. Yine Cavea’nın ortasında yer alan krallık locası ve orkestranın etrafını saran 6 ayak yüksekliğindeki sahne ön duvarında 6 niş ve 5 kapı bulunmakta ve 10 adet sütun yerini almaktadır. Mermer sütunların üzerlerindeki istiridye kabuğu şeklindeki motifler tüm ihtişamını korumaktadır.

Stil ve motiflerinden gördüğümüz gibi bu yapılar değişik dönemlerde farklı ustaların elinden çıkmıştır. Helenistik dönem heykel sanatının etkilerini özellikle mitolojik konularda  kalabalık, hareketli ve canlı figürlerde görmek ,ulaşmak olasıdır. Anlattığım bu motif ve figürlerde yine Bergama sanat ekolünün (Zeus Atları Kabartmaları) etkileri oldukça görülmektedir. Perge, Side ve Nyssa tiyatrolarıyla benzerlik gösterme sebebi ise ; sahne binasının kabartmalı frizlerle süslenip çevrelenmesidir.

Hierapolis’in ”Kutsal Şehir” olarak adlandırılmasında önemli bir ol üstlenen bilgimiz ise mezarlık alanlarını ifade eden Nekropollerdir. Dönemin bütün dini inançlarını ortaya çıkaran bu nekropollerde yapılan araştırmalar olmuştur. Sayıları 2 binden fazla olan bu nekropoller mezar yapılarının görkemli oluşuna göre ”varlıklı” ya da ”halk mezarı” olarak kolaylıkla ayrılabilmektedir. Bahsettiğim bu nekropoller ”kuzey ve güney” doğrultusunda uzanmaktadır.

Nekropoller

Ova dışındaki tüm yönler ve kent surlarının dışında nekropol alanları yer almaktadır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Lahit tiplerinde mermer kullanımı yaygındır.

Antik Havuz (Kleopatra Havuzu)

Pamukkale’nin göz bebeklerinden Antik Havuz özellikle sağlığa son derece faydalı suyu ile dünyanın başlı başına sayılı havuzlarından biri olarak kabul edilmektedir. Birçok hastalığa deva olan bu havuz yılda binlerce kişinin kişinin yüzdüğü bir yerdir. Özellikle Roma İmparatorluğu Dönemi’nde büyük bir sağlık merkezi konumunda olan bu yer çok önemlidir. O yıllarda sağlık hizmetleri kısıtlı olduğundan insanlar hamamlara akın ederlermiş , burada sağlıklarına kavuşurlarmış. MS VII. yüzyılda oluşan deprem bugün antik havuzu meydana getirmiştir.

Antik Havuz’un rahatlatıcı etkilerinden biri de suyun sıcaklığı yanı sıra , birçok hastalığın tedavisi olarak kullanılmaktadır. Bu hastalıklardan bazıları ; kalp hastalığı, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz , raşitizm, felç, sinir ve damar hastalıklarıdır. Antik Havuz’un etrafında sürerli bir şekilde sağlık merkezleri kurulmasının sebebi buna dayandırılmaktadır.

Apollon Tapınağı

Geçmişte oldukça eski ve dini bir mağara olarak bilinegelen bildiğimiz Mevcut Tapınak , Plutonion üzerinde yerini almıştır. O dönemin yerli halkının en eski ve derin dini merkezidir. Temenos duvarı ile çevrili bu kutsal alan mermer yapılı giriş basamaklarından itibaren 70 metre uzunluğundadır. Az önce adını geçirdiğim Temenos duvarı kuzey, güney ve batı yönlerinde bir bölümü kazılı olan portiğe yaslanmıştır. Bu mermer portiğe ait dor düzenindeki yivli yarım sütunlar , astragal ve inci dizisi , ekhinusu yumurta dizisi ile bezenmiş sütun başlıklarını yapısında bulundurmaktadır.

Geçmişten günümüze Apollon Tapınağı’ndan kalan bahsettiğim mermer yapılı merdivenin yanı sıra mermer levhalar ile bezeli ve silmeli kornişleri olan bir podyum kalmıştır. Cephesi iki ante ve arasında yer alan iki sütun ile sarılmıştır. Tapınak mimari bezemelere göre MS III. yüzyıla tarihlenmektedir. Tapınağın arka cephesindeki merdivende tapınaktan alınan parçalar , arşitrav parçaları, sütun gövdeleri , başlıklar , kaideler ile doldurulan bir bölge görülmektedir. bu muhteşem yapıda MÖ IV. yüzyıl heykel şemalarını yenileyen , kıvrımlı giysili olan, nitelikli ve özel olan bir kadın heykelini bulunmuştur. Zeuxis’in kızı Apphia  imparatorluk tanrılarına ve Demos’a adamıştır.

Cadde ve Kapılar

Hemen hemen 1 kilometre uzunluğunda olan bu antik kentimizin en öze ve geniş merkez caddesi kenti uçtan uca ikiye bölmüştür.  Kuzey – güney doğrultusunda uzanan bu caddenin iki tarafında sütunlu revaklar ve oldukça önemli kamu yapıları bulunmaktadır. Uç kısımlarında anıtsal kapılar yer almaktadır. Kapıların görünümü zafer takı şeklindedir. Kemerlidir ve yanlarında kuleleri bulunmaktadır. İçerisinde Güney Roma Kapısı, Kuzey Bizans Kapısı ve Güney Bizans Kapısı yer almaktadır.

Hamamlar

Yazımın başlarında belirttiğim üzere dini bir öneme sahip olan Hierapolis antik çağ zamanlarında temizliğe de oldukça büyük bir önem vermektedir. Kentin giriş ve çıkışlarındaki hamamların sebebi ; yolcuların şehre girdiklerinde kendilerini temiz hissetmek istemeleridir. Hierapolis’te 3 hamam bulunmaktadır. Bu hamamların isimleri ; Hamam Kilise, Büyük Hamam ve Bizans Hamamı’dır. Bunlardan günümüze kadar gelen tek hamam Hamam Kilise’dir. Bizans Hamamı meydana gelen depremlerin birinde büyük bir yıkıma uğramıştır. Bugün günümüzdeki Arkeoloji Müzesi ise az önce dile getirdiğim Büyük Hamam’dır.

Bu yazımı burada sonlandırırken herkese iyi okumalar diliyorum…

Yorum bırakmak için burayı tıklayınız.

Tüm yazılarımız için tıklayınız.

Bizimle iletişime geçin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir