İçindekiler

Bugünkü yazımızda tarihimizde önemli yer tutan, bizlere Ata’mızın doğaya ve çevreye ne kadar saygılı davrandığını hatırlatan ve aynı zamanda Türkiye’nin yetiştirdiği mimar ve mühendisler için ufuk açıcı olan Yalova Köşkü’nün, nam-ı diğer Yürüyen Köşk’ün, bir çınar ağacının istikbali için yeniden konumlandırılmasından bahsedeceğiz!

yürüyen köşk
Yürüyen Köşk

Bir Ulu Çınar

Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemde Atatürk’ün en çok önem verdiği şeylerden biri yurt gezileriydi. Yurdun dört bir yanını ziyaret etmek, halkın halini sormak, dileklerine kulak vermek; imar alanlarını, yeşillendirilecek ve tarıma adanacak toprakları incelemek öncelikleri arasındaydı.

Atatürk çınarın gölgesinde dinleniyor.

21 Ağustos 1929 tarihi, bir çarşamba sabahı Ertuğrul Yatı ile İstanbul’dan Bursa’ya gitmek üzere yola çıkan Atatürk, Yalova açıklarından geçtikleri sırada sahilde gördüğü görkemli bir ulu çınardan çok etkilenmişti. Tekneyle sahil kıyısına yanaşan Atatürk, etkileyici çınarın serin gölgesinde dinlenmiş ve çınarın hemen yanına henüz iki gün önce -19 Ağustos 1929- ilk defa geldiği Yalova’da bir sonraki ziyaretlerinde kullanabileceği küçük bir ev yapılmasını rica etmiştir. Bu eve ise daha sonra Yürüyen Köşk adı verilecektir.

Atatürk Ertuğrul Yatı’nda

Köşkün İnşaatı

Ata’yı böylesine etkileyen ulu çınarın hemen yanına konumlandırılan köşk, kare planlı ve ahşap iskeletli bir yapıdır. İki katlı ve oldukça mütevazı olan bu köşk; sadeliği ve içtenliğiyle dikkat çekmektedir. Köşk’ün görünümünü dönemin tanıklarından Dündar Soyer’in -Türk siyasetçi. Bursa, Hatay, İzmir ve Konya valilikleri yapmış Şefik Refik Soyer’in oğlu- ağzından dinleyelim:

Yürüyen Köşk

‘‘Babam, Atatürk’ ün Yalova’ya gelişlerinde konaklamak ve deniz hasretini gidermek için küçük bir konaklama ünitesi düşünür. Karamürsel’ e mücavir olan Baltacı çiftliğinde düzayak dikdörtgen biçiminde, iki katlı küçük bir bina yapılır. Zemin katı tamamen bir salon, üst katta ise bir yatak odası, önünde bir terası olan bir binacık.

Binacık diyorum, daha sonraları zenginlerin, hatta devlet büyüklerinin şatafatlı binalarını gördükçe Atatürk’ün ne kadar mütevazı, hoşgörülü, ne kadar toplumla iç içe bir kişiliğe sahip olduğunu düşünürüm. Atatürk başkalarından, farklı, şaşaalı bir hayata hiçbir zaman özenmemiş, bu özelliğini de bütün hareketleriyle göstermiştir. Toplumuyla bütünleşerek, onunla uyum sağlayan bir hayat felsefesinin örneklerini, yaşamı boyunca gözlerimizin önüne sermiştir.’’*

Yürüyen Köşk ve Ulu Çınar

Kare planlı, ahşap karkaslı köşkün etrafı sütunlarla çevrilidir. Giriş katında küçük bir oda, oturma odası, tuvalet-duş ve kristal camlarla kaplı deniz manzaralı toplantı salonu bulunur, giriş kapısı doğu tarafında kalır. Kapının sağındaki ahşap merdivenler üst kata açılır. Üst katta küçük bir sofası olan dinlenme odası, yatak odası, tuvalet- banyo mevcuttur. Kuzey yönündeki küçük bir koridor, köşkün terasına çıkar.

Köşke Atatürk’ün isteği üzerine mutfak yapılmamıştır. Mutfak köşkün dışında ayrı bir binada bulunur. Hali hazırda müze olarak gezilebilen köşkte Atatürk’e ait eşyalar, sevgili validesinin hediyesi olan tabak takımları, köşkte kullanılan örtüler, yastık kılıfları bulunmaktadır. 

Yürüyen Köşk

Bu iki katlı ahşap evin inşaatı 22 günde, 12 Eylül 1929 tarihinde tamamlanmıştır.

*: Dr. Özlem SALMAN GÜNALP tarafından hazırlanan ve Yalova Belediyesi tarafından yayımlanmış ‘Yalova Benim Kentim’ isimli kitaptan alınmıştır.

Köşkün Kaydırılması

Yürüyen Köşk rayları döşeniyor.

Yaşlı çınar en başta bu köşkün yapılmasının nedeniydi. Yaşlılığına rağmen güçlü kökleriyle büyümeye devam eden, dalları köşke kadar dayanan çınar öyle önemliydi ki, çınarın bir dalı uğruna iki katlı ahşap köşk müthiş bir çaba sonucu 4.80 metre kadar doğuya kaydırılmıştı.

Gazete kupürü.

1930 yılının yazında (anlatılanlara göre haziran ayı) Yalova’ya ziyarete gelen Atatürk köşke geldiğinde bir hareketlilik fark etmiş, ulu çınarın hemen yanında köşkün bahçıvanını bir dalı kesmeye çalışırken görmüştür. Bahçıvanı derhal yanına çağıran Atatürk, dalı niçin kesmeye çalıştığını sormuş, bahçıvan ve çalışanlar dalın çatı ve duvarlara zarar verdiğini ve kesilmesinin tek çare olacağını anlatmış, izin istemişlerdi.

Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk ise etrafındakilerin yine ve yine ihtimal veremeyeceği o sözleri söylemişti ‘’Dal kesilmeyecek, köşk yürüyecek!’’. Köşkün ‘’yürütülmesi’’ görevi ise İstanbul Belediyesi’ne verilmişti. O dönem Belediye Fen İşleri Yusuf Ziya (Erdem) Bey’in öncülüğünde İstanbul Fen İşleri Yollar ve Köprüler Şubesi’nden gelen mimarlar ve mühendisler, Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey ve teknik elemanlarıyla çalışmalara başlamışlardır.

8 Ağustos 1930 tarihinde köşk çevresindeki toprak temele kadar kazılmıştı, temelin altına İstanbul’dan gelecek tramvay rayları döşenecekti. İnce çalışmalarla, santim santim yüklenerek yapı rayların üstüne yerleştirilmiş ve teras kısmı (toplantı salonu) 1 günde, yapının geri kalanı 2 günde olmak üzere 10 Ağustos 1930 tarihinde iki katlı ahşap köşk raylar üzerinde doğuya doğru 4.80 metre kaydırılmıştır. Köşkün duvarları, çatısı hasardan; ulu çınar da kesilmekten kurtulmuştur. Bu olayın ardından köşk ‘’Yürüyen Köşk’’ olarak anılmaya başlanmıştır.

Binanın etrafı kazılıyor.

Mustafa Kemal  Atatürk, zamanın önemli devlet adamlarını burada ağırlamış, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal tarihine yön verecek  önemli kararları yine bu mütevazı köşkte almıştır.

Yürüyen Köşk, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.07.1980 gün ve 12238 sayılı kararı ile korunması gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları arasında sayılmış ve tescil edilmiştir. Köşkün yürütülmesine vesile olan Ulu Çınar hakkında 2015 yılında hazırlanan raporda Doğu Çınarı (Plantanus Oriantalis) türündeki ağaç 390 yaşında ve sağlıklı olarak kayıtlara geçmiştir. Köşk 2006 yılında yenilenip bakımları yapılarak halkın ziyaretine açılmıştır. Köşkü yılda yaklaşık 50 bin kişi ziyaret etmektedir. 

Atatürk’ün Çevre Bilinci

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti hayalinde yeşiller içinde, ağaçların, çiçeklerin hüküm sürdüğü araziler ve doğa anayı onurlandıracak bir yurt vardır. Kurulan çiftliklerin yüzlerce çeşit bitkiye, canlıya ev sahipliği yaptığını görmek eminiz ki yüreğini ısıtmıştır. Yürüyen Köşk, Atatürk Orman Çiftliği, Gençlik Parkı, cadde ve meydanların ağaçlandırma çalışmaları ve sevgili İğde Ağacı; Mustafa Kemal’in doğaya ve çevreye duyduğu saygıyı temsil eder.

Atatürk Orman Çiftliği arazisinde.

”Ağaçsız orman ve ağaçsız toprak vatan değildir.”

Mustafa Kemal Atatürk

Yalova

Yalova, Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara Bölgesi’nin güneydoğu kesiminde yer alır. Bölgenin kuzeyinde ve batısında Marmara Denizi, doğusunda Kocaeli, güneyinde Bursa (Orhangazi-Gemlik) ve Gemlik körfezi yer alır.

Yalova 39-40 Kuzey enlemi, 29-61 Doğu boylamları arasında, denizden yüksekliği 2 metre, en yüksek noktası 926 metredir. 847 km²’lik alanı ile ülke yüz ölçümünün %0.11’lik bölümünü kaplamaktadır.

Yalova’nın Osmanlı topraklarına katıldığı dönemde Rum ve Ermeni ağırlıklı olan nüfusa Müslüman Türk nüfusu da eklenmiş ve giderek artmaya başlamıştır. 1867’de Bursa Merkez Sancağına bağlı bir kaza iken 1901’de bağımsız İzmit Sancağı’na bağlanmıştır. Kurtuluş Savası sırasında Yunan Askeri Birliklerince işgal edilen Yalova, verilen büyük mücadele ile 19 Temmuz 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. Kurtuluş Savaşı sonrasında 19 Ağustos 1929 tarihinde ilk defa Yalova’ya gelen Atatürk, Termal’in yeniden canlandırılmasını sağlamıştır. 

Yalova’yı adeta yazlık başkent yapan Atatürk‘ün isteği üzerine 1930’da İstanbul ilçeleri arasına katılan Yalova, 1995 yılında ise İstanbul’dan ayrılarak müstakil il ilan edilmiştir. Yalova’nın, 5 Haziran 1995 tarih ve 550 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin,  6 Haziran 1995 tarih ve 22305 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanması ile il statüsüne kavuşması ile Yalova ilçesi Yalova ilinin merkez ilçesi olmuştur. 

Diğer yazılarımız için tıklayın!

Bizimle iletişime geçin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir